Arkeolog Saadet Özkadif

“Müze, insanın kendini hayran olarak izlediği devasa bir aynadır.” Bu sözü okuduğum zaman; doğumdan ölüme kadar en basit yaşam hakkında inanılmaz bir yolculuğa çıktığımı fark ettim.

Sadece antika, kırık dökük birkaç parça veya eşya ya da yapıdan ibaret değildi müze. Her ne kadar cansız gibi dursa da kendi içinizde anlamaya başladığınızda belki bir illüzyon gibi tüm o parçaların ait olduğu dönemde bulabiliyorsunuz kendinizi. Bunun için bir müzeci olmanıza gerek yok, zaten köklerimizle geçmişe bağlı olduğumuzdan beynimizin bunu bize göstermesi kolay olacaktır. Sadece birkaç dakikalığına gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Bir bütün olarak düşünüldüğünde tüm bunların ve müzelerin insan üzerindeki gücünü çok iyi kavrayabiliyoruz.

Geçmişin izlerini yansıtan, bugünümüze ışık tutan ve en önemlisi insana kendini tanıtan bir kurumdur müze. Geçmiş tarih, müzeler ve gelecek. Toplumların, milletlerin tarihlerini en doğru biçimde kavradığımız, objeleri öğrendiğimiz yerler olan müzelerin bizim geleceğimizi de şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Nasıl ağaçlar alması gereken tüm besinleri kökleri aracılığıyla topraktan alıyor ve güneş de buna destek veriyorsa, müzecilik ve arkeoloji alanında yapılan her çalışma köklere ulaşmayı hedeflerken, bilim sayesinde tüm karanlık veriler aydınlığına kavuşuyor. Bazen bir heykel bazen bir seramik veya bir sikke bizi geçmişte bir yolculuğa çıkarabilir, ufacık da olsa gizemini koruyan bir tarihe ışık tutabilir.

“Müzeler gezmek için değil, hissetmek ve yaşamak içindir” der Orhan Pamuk. Her gittiğim yerde ilk gezmek istediğim yerler olan müzelerde farklı bilgiler edinmek, ruha iyi gelen bir şey. Hatta aynı müzeyi birkaç kez gezdiğimde bile her seferinde farklı bilgilere ulaşmak, daha önce fark etmediğim birçok şeyi yeniden gözden geçirmek sanki bir maceranın yeni bölümlerinde gezinmek gibi.

Zamanın mekana sığdırılmış halidir müzeler. Sessiz, hareketsiz, durağan gibi görünse de kulak verildiğinde sizi kendi dönemine çekecektir. Biraz daha merakınız arttığında, belki biraz daha dikkatli baktığınızda size küçük ipuçları verecektir. Bazen bir tapınağın alınlığına işlenmiş küçücük bir nesne veya figür, ya da antik bir caddenin sonuna çocuklar için kazınarak yapılmış bir bulmaca. Başta anlamayacaksınız, bu insanlar neden kazımış burayı ne anlatmak istemiş acaba diyebilirsiniz. İhtiyacınız olan tek şey birazcık dikkatli bakmak, işte o zaman eserleri değil fikirleri anlamaya başlayacaksınız.

Geçmiş her ne kadar geçmiş, yok olmuş gibi görünse de o dönemden baktığınızda gelecekte görünseniz de olduğumuz yaşadığımız bu çağ da geçecek ve geriye kalan yine tarih ve müzeler olacaktır. Toplumların hafızası olan müzeler, binlerce yılı ve birçok duyguyu içine sığdırmış olan özel yerlerdir. Savaşı, acıyı, sevgiyi, aşkı, gücü ve istediğiniz bilgiyi size sunacaktır.

Tarihimize sahip çıkmak vatandaşlık görevimiz olduğu gibi aynı zamanda bizi de güçlü kılacak bilgiyle dolu müzelerimizi ve eserleri korumak da en tabii görevlerimizdendir. Hafızamızı güçlü tutmak bizi ne kadar diri kılarsa, tarihimizin hafızası olan müzelerimizi de canlı ve güçlü tutmak tarihimize ve geleceğimize her daim ışık tutacaktır. Bunun için de merak duygusunu her zaman ön planda tutmalıyız. Merak edin, araştırın ve müzeleri gezin. Kendinize ait birçok şeyi keşfedeceksiniz.

Son olarak; saygıdeğer büyüğümüz rahmetli Ahmet Haluk Dursun’un gençler için verdiği bir öğüdü ile bitirelim:

“Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Başta, tabiatı merak edin. Mesela barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin.”

18 Mayıs, Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) tarafından Müzeler Günü olarak belirlenmiş olup her yıl 18-24 Mayıs haftası da Müzeler Haftası olarak kutlanmaktadır. Uluslararası Müzeler Konseyi 2022 teması olarak “Müzelerin Gücü” başlığını belirlemiş ve ilk açıklamada şu tanımı yapmıştır: “21. yüzyılda müzeler, kendilerini çevreleyen dünyada etki bırakma ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirme konusunda yüksek bir potansiyele sahiptir.”

Müzeler bu konuda üstüne düşen her görevi yerine getirirken bizler de bu gücü daha iyi anlamak ve artırmak için birlik içinde olmalı ve çocuklarımıza bunun ne kadar önemli olduğu bilgisini vermeliyiz.

Günümüz, haftamız ve her anımızın kutlu ve mutlu geçmesi dileğiyle.