Kar ve yağmur yağışları, belediyelerin klasik doğal imtihanlarıdır.

Eğer belediyenizin alt yapısı varsa, gerekli araç ve ekipmanı kullanacak personeliniz mevcutsa, vatandaşınıza mahcup olmadan yüzünüzün akıyla bu işlerden sıyrılırsınız.

İşte o zaman, Hıdırlık sosyal tesislerinde, meclis üyelerinizle afiyetle, pazar sabahları “herse” yiyebilirsiniz.

Kış aylarında, bazılarının külfet gördüğü ama nimet olan yağışların felakete dönüşmemesi için belediyelerin çok kısa sürede, azami derecede efor sarf etmeleri gerekiyor. Kar yağışının fazla olacağının meteoroloji kaynakları tarafından bildirilmesine ve bunu kendi ses sisteminizden ilan etmenize rağmen, yetersiz araç ve bilinçsiz personelle hizmet vermeye çalışırsanız, maalesef bunun altında kalırsınız.

Belediyenin kar küreme araçlarını kullanan operatörler, karı dipten temizlemek yerine üstten çiğneyerek ve yol kenarlarına yığarak, acemice iş yapıyorlar. Trafiğe çıkan araçların lastikleri asfaltla buluşurken, yolun orta kısmı yüksekte kalarak, araçların panjur ve kartellerine zarar veriyor.

Kar yağışından üç gün sonra bile, ana caddelerimizde yığılmış kar tepeleri mevcuttu. Belediye cadde ve sokakları açık tutamadığından, ayrıca eriyen kar sularını taşıyacak rögarların olmamasından veya yeterli çalışmamasından dolayı, halktan ciddi manada tepki alarak sınıfta kaldı.

Bu yıl yağışların bereketli olmasına, fiyat yüksekliğinden dolayı tarlasına gübre atamayan çiftçilerimiz çok sevindi. Tabii ki onlarla birlikte, kuraklığın ne demek olduğunu öğrenen halkımız.

Belediye yetkilileri, belki eski köy ve beldelerin mahalleye dönüşmesiyle hizmet yükümüz arttı diye, savunmaya geçebilirler. Ancak bu yerleşim merkezlerinde, traktör arkası kar kürüme aleti olan kişilerle önceden anlaşıldığından, belediye araçlarının buraya uğramasına gerek kalmadan yollar açıldı.

Lakin bazı uyanık mahalle görevlisi kişiler, 5 saat çalışmışsa 8 saat ücreti yazarak, belediyeden daha çok para alma gafletine düştüler. Bu durum, ödeme yapan yetkiliye aktarıldığında, onun tabiriyle, “bu onların sütüne havale” deyip geçiştirildi. O kişi bu ödemeyi cebinden yapıyor olsa, yine aynı cevabı verir mi? acaba!

Elektrik enerji sektörünün, daha hızlı ve sağlıklı hizmet vermesi için, 4046 sayılı Kanunla enerji üretimi ve dağıtımı birbirinden ayrılarak, yıllar önce özelleştirilmişti.

İlk zamanlar, devletin atıl işleyişinden bıkan halk, eksiklerin son bulacağını düşünerek bu tür özelleştirmelerden memnun olmuştu. Fakat zaman gösterdi ki; ihaleyi alan firmalar, fatura tahsilatından öte bir iş yapmadılar.

Faturalara sayaç okuma bedeli adı altında ücretler yansıtıldı. Yetinmediler, ileti hatlarının eskiliğinden kaynaklanan enerji kaybını da faturalara yansıttılar. Yetinmediler, tahsil edemedikleri faturaları, diğer tüm faturalara bindirdiler. Yetinmediler, ödeme günü geçmiş olan abonenin, anında elektriğini kestiler ve aynı saat içinde ödense dahi, kesme/açma ücretleri aldılar.

İhale sözleşmesinde bulunan, hatların bakımı, onarımı ve yenilenmesi gibi maddelere, yeterli sayıda personel çalıştırma şartlarına hiç uymadılar. Günübirlik ve maliyeti en az olan tamiratlar yapmakla yetindiler.

Dağıtım firmalarının, ülkenin gelişmesine paralel olarak artan enerji ihtiyacına uygun olarak yatırım yapmaları gerekiyordu. Ama onlar, sadece ceplerine girecek paranın daha da artması adına, zam üstüne zam yapmak için iktidarla kol kola girdiler.

Bunun sonucunda; her rüzgar esmesinde, her kar ve yağmur yağışında kopan enerji ileti hatları ve devrilen direklerin, milyonlarca insanın ve bir çok üretim tesisinin mağduriyetine sebep oluşturdular.

Sonuçta; dağıtım şirketlerinin duyarsızlığına sessiz kalan iktidar da payına düşeni, zaman içinde vatandaştan alacaktır.

Elektrik olmayınca çalışmayan kombiler, internet, cep telefonları ve en önemlisi elektrikle çalışan su kuyuları, insanları ve hayvanları çok mağdur etti. Hayvanlara verecek su bulamadılar. Köylerdeki bir kaç kişiye ait jeneratörler, insanlar arasında sürekli emaneten dolaştırılmış olsa da vatandaş ve hayvanlar rezil rüsva oldu.

On yıllar önce kullanılan ve günümüzde nostalji dediğimiz gaz lambalarına muhtaç olundu. Naçar kalanlar, soba üzerinde erittikleri kar sularını içti.

Rüzgar, deprem, sel, heyelan ve bununla birlikte, abartılı bir yağış yok, sadece 30 cm kadar kar bereketi var.

MazaAllah başka türlü felaketler başımıza gelse, demek ki düşmana gerek yok.

İktidar; enerji dağıtım şirketlerinin bakım, onarım ve yenileme çalışmaları sırasındaki kesintiler dahil, abonenin o süre zarfında kullanacağı enerji miktarını faturasından düşürüp oluşan mağduriyeti gidermeli.