Sultan II. Mehmet henüz 12 yaşındayken, babası II. Murat Han’ın isteğiyle tahta çıkartıldı. Devletin içinde bulunduğu şartların zorluğu ve yaşının küçüklüğünden dolayı, iki yıl kadar sonra kendi isteğiyle tahtı babasına bıraktı. Ve 19 yaşına geldiğinde, ikinci kez tahta çıktı.

Sultan Mehmet; zevk ve sefadan hoşlanmayan, ilim, bilim, idari ve askeri çalışmalara ileri derecede ilgi duyan, coğrafya ve tarihe meraklı, çok okuyan zeki bir insandı.

Yunanca, Arapça, Latince, Farsça, İbranice, Rumca ve Sırpçayı ana dili gibi konuşurdu. Sürekli olarak yabancılarla ilgili kitapları okur, Avrupa haritasını yanından hiç ayırmazdı.

Hocası Akşemseddin’e çok değer verir, şair, sanatkar ve alimlerle sıklıkla bir araya gelirdi. Avni mahlası ile divanlar yazmış ve mahiyetindeki 185 şairin 30’unu maaşa bağlamıştı.

İstanbul’un fethi için, Musluhiddin ve Saruca Serkan gibi Osmanlı mühendislerine ve Macar Urban’a, Edirne’de “şahi” adı verilen toplar döktürdü.

İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşında olan Sultan Mehmet, fetihle birlikte FATİH unvanını aldı ve Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açtı.

Hristiyanlar, İstanbul’un fethedildiği günü “dünyanın sonu” şeklinde tanımladılar.

Fatih Sultan Mehmet Han fetihten sonra, şehrin düşmesine sebep olarak, Roma döneminde yapılmış olan surların savunmadaki yetersizliğini gördüğünden, gözcüler için üç kule daha ekletip, Yedikule’yi yaptırdı.

Bizans Kralı Konstantin’in çocuğu yoktu ama ağabeyi Teodor’un üç oğlu vardı. Fatih bunları Topkapı Sarayı’na aldı, bir süre sonra Müslüman olarak Sadrazam Has Murad Paşa ve Sadrazam Mesih Paşa ve üçüncü kardeş ise Müslüman olmadığından, Paliologos adıyla varlıklı bir tüccar olarak, Osmanlı’ya hizmet ettiler.

Bunların dışında da yüksek rütbeli Bizanslıların çoğu, Osmanlı’ya hizmet etti. Bunların başında Rum yazar İmrozlu Kritovulos gelmekteydi. Osmanlı, tebaasında bulunan insanların dinlerine bakmadan, her dönemde tüm halka eşit mesafede davrandı.

Astronomi uzmanı Ali Kuşçu’yu Tebriz’den İstanbul’a getirtip baş astronom yaptı. Ali Kuşçu, Risalet-ül-Muhammediye başlıklı kitabını ve İstanbul yolculuğu sırasında hazırladığı matematik kitabını Fatih Sultan’a sundu.

Osmanlı’da çağdaş tarih yazıcılığı, Fatih döneminde başladı. Topkapı Sarayı’nda, içlerinde Aristotales ve St. Thomas Aquinas’a ait eserlerin de bulunduğu büyük bir kütüphane kurdurmuştu.

Batlamyos Haritası’nı 1466 yılında tercüme ettirdi.

Felsefeye olan merakından, Trabzon Rum İmparatorluğu’nu Osmanlı topraklarına kattıktan sonra felsefeci Amiroutzes’i saraya aldı. Onunla sık sık felsefe üzerine konuşurdu.

Fatih Sultan, 1481 yılına kadar tahtta kalarak 25 sefere katıldı. 900 bin km2 olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin km2’ye çıkardı. Fatih; iki imparatorluk, dört krallık ve on bir prensliği topraklarına kattı. Temkinliydi ama aldığı kararları kesinlikle uygulardı ve oldukça sert bir devlet yönetimi anlayışı vardı.

Otlukbeli’de Uzun Hasan’ı yenince, zaferini kutlamak için 40 bin esiri serbest bıraktı. Defalarca yapılan suikast girişimlerinden sağ kurtuldu.

Hasta olmasına rağmen sefere çıktı. Gut hastası olduğundan ata binmemesi gerekiyordu. Gebze yakınlarında Hünkar çayırındaki ordugahında, 3 Mayıs 1481 tarihinde 49 yaşında vefat etti.

Alman tarihçi Franz Babinger’e göre, Yakup Paşa tarafından zehirlendiği rivayet edilse de bu şüphe kesinlik kazanmamıştır.

Cenazesi İstanbul Fatih Camii’nin yanındaki, türbeye defnedildi.

Ölüm haberini alan Papa, kutlama amacıyla üç gün boyunca, gece-gündüz durmaksızın Vatikan’da çanları çaldırdı.

Birçok tarihçiye göre Fatih, devlet-i ebed müddet geleneğinin son hükümdarıydı.

Bugün bile ilk akla gelen Osmanlı Sultanı, Fatih Sultan Mehmet Han’dan başkası değildir.