1970’li yıllardı, mahalle ve köylerde diş çeken, kırık çıkık tedavisi yapan teyze ya da amcalar vardı.

Bugün bile, kırık çıkık ve et ezilmesi hususunda maharetli insanlarımız hala mevcut. Röntgen ve MR olmadan el yordamıyla, hatır için ya da ne verirseniz mantığı ile iş yapıyorlar.

Bu tür insanlar genellikle aile içindeki bir büyükten “el aldım” öz güveniyle gördüklerini tatbik eden, bilinçli olmasalar da genellikle kabiliyetli insanlar.

Sözünü ettiğim teyze ya da amcalar; özellikle köylerde evde, tarlada kaza sonucu veyahut aile içi şiddetin tavan yaptığı geçmiş dönemlerde, vücudun herhangi bir yerindeki kırıkların tedavisini yapan, meşhur insanlarımızdı.

Onları toplum tanırdı. Çıkıkları yerine koyarlar, kırıklar için biraz uğraşırlardı. En kolay olanı da darbeden dolayı ezilmiş bölgelerdi. Her zaman işe yarayan bir yöntemle dibekte dövdükleri zeytin veya kuru siyah üzümü, kuyruk yağı ile o kısma sürüp sararlardı.

Dişçiye gelince; Yeni Mahalle’nin Karabulut Caddesi üzerinde, zincirli kuyu civarında, iki katlı hanay evde oturan, mahallenin Cennet abası vardı, yani şimdiki Haydar Tuna İlköğretim Okulu’nun üst taraflarında.

Her aklıma geldiğinde düşünürüm, rahmetli babam Gazi olduğundan, tüm sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkımız olduğu halde, neden annem beni Cennet abaya götürmüştü! Hastanede diş doktoru mu yoktu, yoksa o tür insanlara gitmek gelenek miydi, bilemiyorum?

Neyse, tek bildiğim; şiddetli ağrı yapan dişimin çekilmesi için halamla birlikte annemin beni bu yaşlı teyzeye götürmeleriydi. Hanay olan evin üst katındaki balkonda, bacaklarının arasına alarak beni mengene gibi sıkıştıran halam ve başımda “aç guzum ağzını” diyen, yaşlı ve elinde siyah şekilli bir kerpeten olan Cennet aba.

Kerpeten ağzıma girdiğinde bir mücadele başlamıştı ve artık sadece halamın tutması yetmiyordu, annem de üzerime abanmıştı. Bugün bile can havliyle nasıl bağırdığımı ve altlarında yılan gibi kıvrıldığımı hiç unutamıyorum.

Cennet aba sadece dişi yerinden sökmekle kalmamış, diş etimi de koparmış. Ağzımdan akan kanı ve sallanan et parçasını gören annem dizlerine vurarak, “ne yaptın Cennet aba?” dediğinde, “bişey olmaz, taze çocuk, et hemen yerine yapışır” diyerek umursamamıştı.

Evet, zamanla öyle de oldu, et yerine yapıştı ama olan bana oldu. Ne kadar sürede iyileştiğimi ve nasıl beslendiğimi hatırlamıyorum.

O tarihten sonra bugün bile dişçiye gitmekten imtina ederim. Dişçi koltuğuna oturduğumda gözlerimi kapatır, çalışan aletlerin sesini duymamak için bildiğim tüm duaları ederim.