Her yerde olduğu gibi şehrimizde de makamına oturup sonra kalkıp gidenler ve sayısı az da olsa kaldıkları sürece kentin tarihine iz bırakan kaymakamlar vardır. Kimi sadece verilen görevi yapmaya çalışır, kiminin ufku geniştir halkıyla bütünleşip sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda da emek harcar.

Yakın tarihimizde ilk kaymakam 1862 yılında atanan Ahmet Hulusi Bey’dir. Bugünkü Kaymakam Ahmet Sait Kurnaz ise 73. sıradadır.

Şehrimizin yaşamında aktif görevler yüklendiğim dönem içinde çok yakından tanıdığım kaymakamlarımız oldu bunlardan biride “Tahsin Aydın” beydi (1983-1985) birbirimizi çok severdik.

İlk tanışmamız içinde ilginç bir anı var. Bugün onu anlatacağım.

Bir Pazar günü evimde dinleniyorum. Kapımın zili çaldığında karşımda kaymakamlık makam şoförünü gördüm.

“Müsaitseniz yeni gelen kaymakamımız sizi davet ediyor!”

O güne kadar tanışımız yoktu. Hazırlanmak için izin istedim en iyi takım elbisemi, gömleğimi giydim. Kıravatımı taktım. Bir gün önce satın aldığım ayakkabıları geçirip yola çıktım.

Makama gideceğimizi düşünüyordum ama araç stadyum karşı tribününe bitişik alanda durdu indim beyefendi beni karşıladı:

“Bir Pazar günü sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim” dedi.

“Buraya yeni bir açık hava salonu yapacağız, şenliğin bazı programlarını ve diğer etkinliklerini burada yapacağız. İşin sahne bölümüne gelinde takıldık. Eni boyu yüksekliği ne kadar olacak? Sahne ve kulis merdivenlerini nereye koyacağımızı bir bilene soralım dedik herkes sizi önerdi düşüncenizi almak isterim.”

Ustalar, işçiler harıl harıl çalışıyor inşaat ortamı çamur-çirk. Yürüyoruz konuyla ilgili bildiklerimi anlatıyorum. Bu arada çalışanlar öğle yemeğine gitti ortamda Kaymakam, şoför ve ben kaldım. Sonradan kamyon şoförü olduğumu anladığım biri sık sık yanımıza gelip makam şoförüne bir şeyler söylüyor. Bu durum Tahsin beyin dikkatini çekti;

“Ne diyor bu arkadaş” dedi.

“Efendim ben bu briketleri Allah rızası için buraya getirdim işim var bekletmeyin beni yükümü indirin” diyor.

Kaymakam bey;

“Tamam indirelim” dedikten sonra ceketini çıkardı taşımaya başladı, Kamyoncu kasadan veriyor kaymakamının şoförü hamallık yapıyor???

Bu kentin kaymakamı üzerine vazife olmayan ağır işler yapacak bense “kadı kızı” gibi dikileceğim olur mu? Hiç! Olmaz tabi…

Bende ceketimi çıkartıp koştum yanlarına. Bir kamyon briketi sahne olacak yere taşıdık.

Üstüm başım perişan oldu. Özellikle o yeni ayakkabılarımın rengi çamurdan görünmüyordu. Ama yine makam arabasıyla eve döndüm. Kapıyı açan eşim halimi görünce;

“Ne bu halin! Hani kaymakamlıkta toplantıya gidiyordun?” diye bağırdı.

Olanları anlattım merak etti.

“Ya kaymakam bey? Onun durumu nasıl?” dedi.

“Valla bilmem ben gelirken onu inşaat hortumuyla yıkıyorlardı” diye cevapladım.

Böyle başlayan dostluğumuz dönemi boyunca sürdü. Kaymakamlık bahçesinde kurulu kalede bazen o bazen ben kalecilik yaptık. Birbirimize goller attık!

Tahsin Bey şehrimizde kaldığı süre içerisinde halkla bütünleşip çok işler yaptı. Unutulmaz izler bıraktı… Sonrasında her çalışan ve iyi insan gibi o da cezasını buldu.

Sırtını Egemen Siyasete dayayan dönemin Belediye Başkanı onu başka bir yere sürgüne gönderdi…

Yazıya uyar mı? Uymaz mı? Bilmem ama Hakkı Bulut’un sözlerini biraz değiştirdiğim türküsüyle bitirelim.

“Ne köşkümüz sarayımız servetimiz var.

Ne malımız, mülkümüz ne şöhretimiz var.

Size mutlu yarınlar vadedemeyiz ki

Yalnız halkı seven temiz bir kalbimiz var.”

“Biz buyuz… Biz buyuz. Biz buyuz ARKADAŞ”