Üzerimde taşıdığım bu beden, sayısız rektifiyeden sonra artık beşinci el bir arabaya döndü. Hala takır tukur yürüyor ama tümüyle hurdaya çıkarılacağı an giderek yaklaşıyor…

Ömrüm boyunca insana ve topluma yararlı işler üretmeye çalıştım. Fiziksel varlığım da benden sonra kullanılsın diye başvuru yaptım. Bizde her iş laf olsun diye piyasaya çıkar, takip eden olmaz. Tamam, aradan geçen bu zaman içinde ben ölmedim, çoğu organ işe yaramaz hale geldi ama iskelet ve kas sistemi yerinde duruyor…

Tıp Fakültelerinde kadavra yokluğu çok ileri boyuta gelince devletimizin eğitimi aksatmamak için ABD’den tanesi 50.000 TL’ye ölü beden (kadavra) ithal ettiğini duydum. Bu rakam belki de 50.000 dolar. Vallahi çok para… Giderken de faydalı olmak için oğluma son vasiyetimi aktardım:

“Bedenimi toprağa gömmeyin! Üniversiteye hediye edin” dedim. Aldığım cevap “Olmaz! İllahi gömeceğiz.”

Sanki mezarım olunca sık sık ziyaretime gelecekler. Bir ya da iki nesil sonra yeri bile unutulacak. Hem gelseler de ne olacak? Kim geldi kim gelmedi diye kayıt tutacak halim yok. Verin! Ben gittim! Vatan Sağolsun…

***

İnsan zaman geçtikçe ölümle daha çok yoğunlaşıyor. 4-5 yıl önce oğlum Ender’e söyledim. O dönemki gazetemde yazdım. Sıradan cenaze merasimi istemiyorum.

O gün geldiğinde alışılmış görevler yapılır. Ama ben ömrüm boyunca hep sıra dışı işler yaptım, öyle herkes gibi gidemem. Ayrılışım bile ses getirmeli:

“Beni davul zurna ile götürün!...”

Nasıl yani! “Tabutumun önünde Roman kardeşlerimden bir zurnacı bir davulcu olsun, oyun havaları çalsın!”

“Baba sen beni el aleme rezil mi edeceksin! Millet ne der?”

“İstediğini desin, o gün muhteşem bir gün. Vuslat günü. Allah’a, öbür tarafa göçmüş yakınlarına kavuşacaksın. Bu bir bayram günüdür. Matem havasını hiç sevmem! Hem arada imamın kayığında belki biraz eğlenirim.”

“Eyvah, babam cıvataları sıyırdı”

Sonrası cami avlusu: Her vakitli gidişin cemaatinde millet guruplar halinde toplanır, kakir kikir sohbetler… Bazen de kahkahalar…

Ölü kendi başına musalla taşında yatmakta, kimin umurunda.

Kendimi orada düşünüyorum. Sesler kulağıma geliyor;

“Yoğurt mayalarken fotoğraf çeken gazeteciyi dövdü.”

“Eşeği sırtında taşırken belini sakatladı.”

“İnsanı görmez köpeklere selam verirdi.”

Yüzlerce anı ve kahkahalar. Adaletin batsın dünya!..

***

Bu yazıyı okuyan herkese görev veriyorum. Vasiyetin takipçisi olun. Yerine getirmezse oğlumdan hesap sorun.

Dinimize göre günahmış!

Sanki ömrüm boyunca sevap işledim. Zaten cehenneme gideceğim; bu da pastanın çileği olsun.

***

Farkındayım. Sona yaklaşırken trafik biraz karıştı…

Eee? Sonra ne olacak; namaz kılındı, iyi kötü cemaatle helalleştik ya arkası? Mezarlığa girmek şart mıdır? Görevliler gelsin beleşe aldıkları bu adamı götürsün:

Biraz sorun var;

İncelerken bazı organlarının olmadığını görecekler. Bu onların şansıdır çünkü böylece insanın ümitlerle yaşadığını öğrenecekler…