Toplumumuzda oldukça sık rastlanan, ızdırap verici ve sonuçları ağır olabilen bir rahatsızlık olan Bel Fıtığı; nadiren 20 yaş altı ve 50 yaş üzerinde görülse de, genellikle 30-50 yaşlar arası risk gurubu olarak kabul ediliyor.

Özel PARKHAYAT Akşehir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op.Dr.Gökalp Karaarslan, bel fıtığı tedavisinde uygulanan en son tedavi yöntemlerini anlattı. Sırt omurları arasında bulunan disklerin, zaman içerisinde bombeleşmesi veya yırtılması sonucu oluşan bel fıtığının nedenleri arasında; travmalar, düzensiz duruş pozisyonları ve uygunsuz yapılan hareketler gibi birçok faktörün sayılabileceğini söyleyen Karaarslan; fıtığın ön belirtisinin idrar yapma şekli ve alışkanlığındaki değişikliğin olabileceğini, kalçada ve uyluklarda uyuşukluklar, karıncalanmalar ve bacaklara kadar yayılan ağrıların klinik belirtileri olduğunu, bel ağrılarının ise ancak %1'inde bel fıtığından kaynaklandığını belirtti.



Op.Dr. Gökalp Karaarslan, hastalığın teşhis ve tedavi yöntemleriyle ilgili olarak şunları söyledi:



‘’Bel fıtıklarının tanısında muayene en önemli tanı aracıdır. Muayene sonucunda edinilen bulgulara göre,   fıtığın büyüklüğünü ve etkilerini tespit etmek amacıyla Komputerize Tomografi, MR, İlaçlı bel filmi gibi görüntüsel yöntemler kullanılmaktadır. Yapılan muayenede ve muayene sonuçlarını desteklemek için çekilen veya uygulanan yöntemler sonucunda, omuriliğe bası yapan bir fıtık tespit edilmişse uygulanacak tedavi; kişiye,elde edilen muayene bulgularına, fıtığın büyüklüğüne,fıtığın kanal içindeki durumuna bağlı olarak değişmektedir.Ağrı yakınması olan fakat sosyal hayatını etkilemeyen, fıtığın lokalizasyonu ve yeri uygun olan ve kuvvet kaybı gelişmemiş hastalarda ilaç tedavisi ve fizik tedavi uygulanması söz konusu olabilmektedir. Fakat  zaman içerisinde, fıtığın ilerlemesine bağlı olarak ayakta ve bacakta kuvvet ve duyu kayıplarının ortaya çıkması muhtemeldir ve bu durum acilen operasyonu gerektiren ve tıpta caudo-equina sendromu denilen bir tablonun ortaya çıkmasına neden olabilir. Sosyal hayatı etkilenmiş, duyu, kuvvet ve refleks kaybı olan hastalarda, cerrahi kaçınılmaz bir tedavi yöntemidir. Çünkü hiçbir medikal tedavi ve yöntem bu fıtığın geri alınmasını sağlamaz.



Bel ağrısı olan hastaların maalesef ülkemizde başvurduğu yöntemlerden birisi, tıbbi bakımdan ehil olmayan kişiler tarafından bel çektirme işlemi yaptırmalarıdır. Bu çabanın altında genelde çare arama duygusu yatmaktadır. Maalesef bel çektirme olayları karşısında istenmeyen ve daha karmaşık olaylar ortaya çıkabilmektedir. Çare aranırken, doktorun bilgisi dahilinde ve önerileri doğrultusunda hareket edilmesi önemlidir. Cerrahi işlemden kaçarak alternatif tedavi metotları kullanmanın, sonuçları ağır olan ve sonuçta cerrahi işlemi zorlaştıran ve cerrahi işlem sonucunda faydalanma oranını azaltabilecek bir durum oluşturabileceği de unutulmamalıdır.



Az derece fıtığı olan hastaların ağrılarının hafifletilmesi ve fıtığın ilerlemesinin durdurulması amacıyla fizik tedavi programları uygulanabilir. Fizik tedavi programları aynı zamanda, ameliyattan önce kuvvet kaybı mevcut olan hastaların ameliyat sonrasında tekrar eski güçlerine gelmesi amacıyla da kullanılmaktadır.



Bel fıtığı tespit edildiğinde uygulanan çeşitli yöntemler mevcuttur. Bunlar Lazer ile diskin yok edilmesi, endoskopik yöntemlerle diskin çıkarılması ve açık ameliyattır. İlk iki yöntemin uygulanabilmesi için; hastanın yaşı, klinik, kilo, omurganın mevcut durumu, fıtığın yerleşim bölgelerinin bu fıtık için uygun olabilmesi gereklidir. Açık cerrahi işlem ise fıtığın direkt olarak görülebilmesini ve tama yakın boşaltılmasını sağladığı için tekrarlama oranlarının az olması ile üstün bir yöntemdir. Halk arasında cerrahi işleme yönelik bazı ön yargıların olduğu bir gerçektir; Bunlar kesin çözüm mü? Felç olma riski var mı? Veya fıtığım tekrarlarsa gibi. Gelişen beyin ve sinir cerrahi, arkasına aldığı teknolojik gelişmeler sayesinde, ameliyatlarında ortaya çıkabilecek sorunları en aza indirmeyi başarmıştır. Bel bölgesinde 5 tane fıtık bölgesinin olduğu düşünüldüğünde fıtık ameliyatı yapılmamış diğer disk bölgelerinde fıtığın çıkma olasılığı her zaman mevcuttur. Yapılacak olan ameliyatın sadece mevcut fıtık bölgesine yapıldığı ve diğer fıtıkları engellemediği bilinmelidir. Kuvvet kayıpları şiddetli olmayan hastalarda ameliyattan faydalanma oranları oldukça yüksektir. Fakat uzun bir süre kuvvet kaybı olduğu halde ameliyat olmaktan kaçan hastalarda ortaya çıkmış tama yakın kuvvet kayıplarının kabul edilmesi gerekli bir şeydir ki düzelmesi zordur. Bu kuvvet kaybı ameliyatın başarısızlığını değil, hastanın gerekli zamanda gerekli işlemi yaptırmadığının sonucudur.



Tıbbın amacının insanların yaşam kalitesini artırmak ve yaşamı kurtarmak için bilimi kullanmak olduğu unutulmamalıdır. Doktorlar bu bilgiyi sunan ve kullanan insanlardır. Fıtık ameliyatından sonra, daha önce ameliyat yapılmış sahada  çok çok nadir de olsa fıtık tekrarlayabilir. Bunun nedeni, daha önce yeteri kadar boşaltılamamış bir fıtık olabilir. Unutulmaması gereken bir durum, bel fıtığı olgularının ameliyat sonrasında büyük oranda rahatlatıldığıdır. Bel fıtığı ameliyatı olmuş hastalar kendilerini korumak zorundadırlar. Çeşitli egzersizlerle karın ve bel kaslarını güçlendirmek, kilo almamak zorundadırlar.



Bel ağrılarının tedavisinde PRP yöntemi ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Izdırap verici yaşam kalitesini etkileyen ağrıları olan hastalarımız ve cerrahi tedavi için uygun olmayan hastalarımızda kullanımları mümkündür. Ve denenmesi gereken uygulamalardır.’’