Eskiden amca, dayı, abi diyerek gidilen, her sokakta bulunan bakkal dükkanları vardı.

Paran varsa ödediğin, yoksa babam gelince öder diyerek çekip gittiğin, yirmi metrekare içinde temel gıda adına birçok şeyin satıldığı, bakkal dükkanları.

O devirde kilo ile almak ne mümkün; ürünlerin gramla satıldığı, o günün hatta belki de sadece o öğünün ihtiyacının alındığı dükkanlardan bahsediyorum.

Sıvı yağın bardakla, yumurtanın taneyle, zeytinin yüz gram alındığı dönemler.

Toz şeker mi? Lokum mu? Gofret mi? Bisküvi mi? Mercimek mi? Sucuk mu? Tartılarak satılan her ne ise; ilk önce darası terazinin bir kefesine konur, sonra da alacağınız miktarın gramları ilave edilirdi.

Bakkal amca, kese kağıdına doldurduğu ürünü terazinin diğer kefesine koyarken, aman hakkınız geçmesin diye söylenir, sattığı ürünün alınan gramdan daha ağır gelmesine özen gösterirdi.

Kese kağıdının dahi darasını alma hassasiyetindeki ecdada, rahmet diliyorum.

Bu satırları okuyan gençler, şaşırdınız değil mi? Evet, eski ile yeni dönem arasında kalan bizlerin zamanında, diz boyu yokluk olsa da insanlarımız daha dürüsttü. Belki fakirlerdi ama gözleri toktu. Güven, hak, adalet, tartı dedin mi, kılı kırk yararlardı.

Gençler; sizlere güvensiz, hoşgörüsüz ve dürüstlüğün mumla arandığı bir gelecek bırakıyor olmaktan, mahcubiyet duyuyoruz. Bizler, büyüklerimizden devraldığımız ar, edep, ahlak ve güven mirasını, sizlere maalesef yeterince aktaramadık.

Günümüzde, müşterinin gözünün içine baka baka; ürünü doldurduğu ve üzerine reklamını bastırdığı kutuyu ürün fiyatından satan ve bundan da hiç gocunmayan, vicdan yoksunu esnaflar türedi. Bununla alakalı, esnaf arkadaşa yanlış yaptığını söylediğimde; “Biz bedava mı alıyoruz bu kutuyu” cevabını aldım.

“Tabii ki para verip alıyorsun ama reklam gideri veya ambalaj masrafı olarak zaten maliyetine bindirmiştin. Bu kutuyu teraziye ürünle birlikte koyup tarttığında, ayrıca ürün fiyatından kutu satmış olmuyor musun?” dedim. “Hesap ettiğin şeye bak” dercesine yere baktı ve yine aynı şekilde elektronik terazide tartarak, gramına kadar parasını aldı.

Örneğin kilosu 200 TL’ye çikolata aldınız. Onun gösterişli ve kalın kutusunun ağırlığı kadar, 200 TL üzerinden bedelini ödemiş oluyorsunuz. Evet, bunu sadece perakende satış yapan esnaflar için söylemiyorum, kutulu ürün satan tüm üreticileri ve marketleri kastediyorum.

Günlük gelen zamların altında ezilen vatandaş, darası alınmadan yapılan satışlara itiraz edecek takati bile, kendinde bulamıyor. Basın olarak aksettirilen ya da bizzat gördüğümüz yanlışları, bazen sert bazen yumuşak hatırlatmalarla gündeme getirip, yetkililerin dikkatini çekiyoruz.

Her ne kadar müşteri kendi hakkını savunmakla mükellef olsa da, esnafı denetlemekle yetkili olan kurumlar, vatandaşın aldatılmasının önüne geçmek için görevlerini bihakkın yerine getirmeliler. Son dönemde sayıları yeterince artmış olan belediye zabıtaları, illa ki şikayet beklememeli, duydukları/gördükleri yanlış tutum ve davranışlara müdahale etmelidirler.