Allah bir, vatan bir, bayrak bir, kitap bir, millet bir, böldürtmeyeceğiz!

Mevzu vatansa hepimiz ölelim, mevzu makamsa hepiniz ölün!

Türk ne kadar kuvvetlenirse, Müslüman da o kadar kuvvet kazanır. Tarih bunun ispatıdır.

İnsanlık aleminin en şerefli ailesi, Türk Milleti’dir.

Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

Ahlaak anlayışımız, Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

İnsanları güçlü yapan İman, Fikir ve Ülkü aşkıdır.

İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade etmezler.

Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Ne kendini dev aynasında görüp yukarıdan bakacaksın, ne de kendini aşağıda görmeyeceksin.

Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle davamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lazımdır, hepiniz birer Türk Bayrağısınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin.

Milli kalkınmamızı gerçekleştirmek için, her Türk ferdini hür yapabilmek için, vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

Başarı için son nefesimizi verinceye kadar muntazam ve planlı çalışacağız. Cesaret, yüreklilik ve atılganlık olmayan hiçbir dava, başarıya ulaşamaz.

Türk Töresinin bir şartı da, yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğruna her çeşit fedakarlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden ve şahsi zevklerden vazgeçmektir. Kişiler kendilerini, millet için feda ederler. Büyük Türk Milleti, böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak ve sizler yücelteceksiniz.

Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Hiç bir karşı fikir, kaba kuvvetle ezilemez.

Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü Türk Milleti’nin teminatı ve istikbali, şerefli gençliğidir.

Bazı Türk aydınları, Batı’nın sığınması olmayı, ideal olarak benimsemiştir. Milletimiz adına, bundan daha korkunç bir felaket düşünülemez.

Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun, esir ve yok olması kesindir.

Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete ve yalancılığa karşı büyük bir savaş!

Başarıyı elde etmek, el ele vererek sarsılmaz bir birlik kurmak ve geceli gündüzlü çalışmakla olur.

Hürriyetin tek garantisi, mülkiyettir.

Ülkücüler, insanlık alemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen, şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdırlar.

Kahramanlar; bedel sırasında en önde, ödül sırasında en arkada durandır.

Dava adamı olmanın birinci şartı; dava değil, adamlıktır. Dava öğretilir, adamlık öğretilmez.

Kimse şunu aklından çıkartmasın, Türkiye Türk’ün vatanıdır, Türk’ün yurdudur ve hep öyle kalacaktır!

Bu sözler, ömrünü Türk-İslam ülküsü için harcayarak, 4 Nisan 1997 tarihinde vefat etmiş olan, rahmetli Alparslan Türkeş'e aittir.

Gençler; Müslüman Türk milletinin, tekrar ve daha güçlü olarak dünya nizamında yer alması maksadıyla, bir ve diri olunması için ömrünü vakfeden bu lideri unutmayın! Sizler onun ülküsünden ve yolundan yılmadan, mücadele etmeye devam edin.

Vefatının yıldönümünde, dünya üzerindeki bütün Türklerin inançlarını kaybetmeden güçlenerek birlik olmalarını sağlamaya çabalayan Alparslan Türkeş’i, rahmetle anıyorum.