Her duruşun, davranışın, söylemin, hatta inancın temelinde ahlak var. Ülkemizin bozulan ekonomisinde dahi, bazı tüccarların olmayan ahlaki tutumlarının sonuçları var.

Ahlak; su gibi, hava gibi, toprak gibi, kan gibi olmazsa olmazlardan. Bir insanı diğerinden ayıran, ahlak ve merhametidir.

Ahlak ve vicdan, öyle bir değer ki; alırken, satarken, üretirken, taşırken, velhasıl her durumda elzem, insana has duygu ve davranıştır.

Fakat günümüzde yöneticilerde, siyasetçilerde, tüccarlarda, evlerimizde, sokaklarımızda, her yerde, çok ciddi manada ahlaki çöküntü var.

Piyasaları kontrol etmekte zorlanan hükümet, fiyatları hızlıca aşağı çekmek için KDV oranlarını düşürmesine rağmen, maalesef fiyatlar yine aynı yerde kaldı. Neden mi? Çünkü bazı ahlaksız tüccar, o indirimi kendi kar hanesine yazdı. Bahanesi neymiş; maliyetler çok yüksek. Olabilir ama sattığın ürünün fiyatında indirim yap diyen olmadı ki! Sadece hükümet alacağı vergiden vazgeçti, bunun senin maliyetinle ne alakası var!

İdarenin, ulusal marketlerin çoğalmasına göz yummasındaki maksadı; üretilen ve satılan ürünlerin, kayıt altına alınacak olmasıydı. Belki kayıt altına alındı ama market sahiplerinin işine geldiği şekilde.

Pazar yerlerinde, sokak ve caddelerde, seyyar satıcıların durumu daha vahim, tamamen kayıt dışı. Nereden, nasıl, hangi fiyata alındığı belli olmayan, kalitesi ve hijyeni muamma olan ürünler, istenildiği fiyata satılıyor. Kim, kimin malını, kime satıyor belli değil, ne vergi var, ne fiyat kontrolü.

Merkeze uzak yerlerde kamyonlar dolusu kanepe, halı, meyve, sebze, züccaciye ürünleri satan kişilere hesap soran yok. Hesap sorması gerekenler dahi, fiyatından dolayı alışveriş yapıyorlar. Bu durumda olan, dükkan sahibi yerleşik tüccara oluyor, vurun abalıya misali. Her gün ayrı bir ödemeyle kafayı yiyor.

Rızkın onda dokuzunun ticarette olduğuna inanan millet olarak, tüccarlığa yatkın bir gelenekten geliyoruz. Ticaret “alavere dalavere” olarak görülmemeli, satarken alıyor gibi, alırken satıyor gibi düşünerek, etik değerler üzerine bina edilmelidir.

En kötüsü de insanımız, mümkünse pazarın tamamına hükmetmeye çalışıyor. Eğer hayati bir ürün sadece sizde varsa ve nasılsa benden başkasında yok diye fiyatı katlıyorsanız, işte bu durumda maalesef kazandığınız para haram oluyor.

Velhasıl, iktidar ne var ne yok özelleştirerek veya satarak, milyarlarca doları ülkeye çekmekle uğraşırken, esnafa etik ahlaki değerleri öğretmeli ya da cezai müeyyideleri uygulamalıdır. Bugün olduğu gibi buhranlı dönemlerde, fırsatçılığın önüne geçilmelidir.