Öncelikle yazdığımız ve yazacak olduğumuz hiçbir eserde tarihin algoritması dışına çıkmamaya çalıştık. Toplamda 2,5 yıl gibi kısa sürede çok zor olanı başararak 3 eser ortaya koyabildik. Mehmet Koç ile başladığımız yazım serüveninde; “Dünden Bugüne Yahsiyan, Tarihi ve Kültürüyle Dereçine, 100. Yılında Yüz Tanığın Kaleminden Garp Cephesi Karargahı Akşehir’de Yaşanılanlar” adlı eserleri okuyucusu ile buluşturduk. Bunun yanı sıra ekip arkadaşlarımızla Yahsiyan ve Dereçine’yi anlattığımız eserlerle de ayrım yapmaksızın elde edilen gelirleri de burs olarak değerlendirdik.

Yoğun teveccüh gördük. Verilen destekler, ekmeğini ve suyunu içtiğimiz Akşehir’e de ölümsüz bir eser bırakma konusunda sayın Koç ile fikir birliği sağlamamıza neden oldu.. Ne yapılabilir, ne yazılabilir düşüncülerine hafızamızı zorlarken, daha zor olanı yapma fikri belirdi. Milli Mücadele yıllarında Akşehir’e gelen ordu komutanlarından, sivil halka yani o güne tanıklık etmiş kişilerin hatıraları ve anılarını toplayacaktık. Büyük Taarruz’un 100. Yılı olması sebebiyle de 100 anı-hatıratı derlemeye başladık. Bu fikrimizi de Akşehir Belediye Başkanı sayın Salih Akkaya’ya anlatarak belediyemizin sponsor olmasını istedik. Kırmadılar, 24 Ağustos’ta elinizde tutacağınız eserin sponsoru olarak, ellerini değil, bedenlerini taşın altına koyarak vatanseverlik örneği gösterdiler.

Geçen günlerde, kitabı yazarken pek çok mümtaz insanla yolumuz kesişirken, yeni bulduğumuz ve pek de gün yüzüne çıkmayan bilgiler, belgeler heyecanımıza heyecan kattı. Ve 580 sayfalık bir eser ortaya çıktı.

Eser içerisinde, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığımız ve 14 ayrı bölümden oluşun bilgiler belgeler bulunmakta. Yine bu eserde Akşehir tarihi üzerine yazılan eserlerin dışında 1412 gazinin isimleri Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Daire Başkanlığı ile yazışmalarımız neticesinde elde edildi ve eserin son bölümünü oluşturdu.

BU ESER AKŞEHİR’E NE KAZANDIRACAK

Elbette bir eser yazılmak için yazılamazdı. Şehrimize bir katkısı olması gerekirdi. Yıllardır anlatılanların dışında farklı şeyler anlatılmalıydı. Örneğin Zafer Haftası Akşehir’den başlaması gerekirken niçin ve neden Afyon’dan başlıyordu. Bu zaferin arkası önü yok muydu? Ve bu bilgiler neden üstün körü yıllarca televizyon kanallarından anlatıldı.

İşte tam bizim dertlendiğimiz yer de burasıydı. Bugüne kadar derlenemeyeni derlemek ve ilgililere  “BAKIN TÜRK’ÜN İKİNCİ ERGENEKON’U AKŞEHİR’DİR, BU ESER DE BUNUN BELGESİDİR”, “ZAFERE GİDEN YOL BU ŞEHRİN SOKAKLARINDAN GEÇİYOR” demekti… 

Biz yazarlar çok zor olanı başararak azmederek ilk olanı başardık. Sizlere, yani memleketin kurtulmasında evlerini açan, kanını vatan için akıtan insanlara ev sahipliği yapmış kişilerin torunlarına emanet edeceğiz. Dilerim gerekli kamu kurumları, vakıflar, dernekler vb. kısacası Akşehir’de yaşayan herkes, iki öz Akşehirlinin yazdığı bu esere Akşehir Belediyesi gibi sahip çıkar, okur ve okutur.

BUNDAN SONRA NE YAPACAĞIZ

Elbette bu eserin 2. kısmını yazacağız. Cumhuriyet’in 100. Yılına armağan bir eser yazmak gibi düşüncemiz var. İmkanlarımız el verdiğinde Akşehir’in yüz akı olacak bir esere daha imza atmaya çalışacağız. Yazmayı planladığımız ve Cumhuriyet’in kurulması aşamasında canları ve kanları ile vatanın bağrını sulayan Akşehirlilerin yanı sıra, kahramanca gazi olmuş 100 Akşehirlinin başta Akşehir’de yaşadıkları olayları, daha sonrasında cephelerde yaptıkları fedakarlıkları kaleme alacağız.

Elbette şu an tasarı aşamasındayız, kitabı yayınlayacak herhangi bir sponsorumuz da yok. Ancak Akşehirli kahramanların aziz hatırları unutulmasın diye, çocuklarımızın, evlatlarımızın Türk devletinin nasıl kurulduğunu daha iyi anlamaları için mücadele edeceğiz…  Saygı ve sevgilerimle.