Saltanatlarını sonsuza kadar sürdürme hırsından başka bir şeye kafa yormayanların kulakları çınlasın! Yalnız  Akşehir Gölü değil, Türkiye'nin bütün göl ve akarsuları kurusa; koltuk sevdalılarının umurunda olmaz. Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eğirdir ve Hoyran göllerinin kuruma ve kirlenme tehlikesi altında olduğunu yazmıştım. Hiçbir etkisi olmadı;önlem alınmadı. O göl, bir zamanlar deniz gibiydi. Boyu yarım metreye yaklaşan sazan ve turna balıkları çıkardı! O dönemlerde kurumuyor; tam tersine Yahsiyan köyünün ve çevre köylerin tarlalarına taşıyordu. Kurumakta olması ne kadar acı! Çarlık Rusyasın'dan kovularak ülkemize sığınan binlerle Rus kazakları; Akşehir gölünde balık tutarak geçimlerini sağlar; artan parayla boyalı ispirto içerek kadınlı erkekli kafa bulurlardı. "Başka göllerimizde aynı hizmeti yapan akrabaları da varmış" diye duyardık. Kendi nüfusunu çoğaltmak isteyen Kanada; hepsine vatandaşlık vererek aldı götürdü ülkemizden!

Denizi olmayan Başkent halkı, Hafta sonlarında Mogan gölü çevresinde çoluk çocuğuyla, götürebildiği nevaleyi taam ederek; eğlenir piknik yapar. Çocuklar, uydurma oltalarını suya sallandırırlar. Ankaralılardan hiç olmazsa bir kısmı; sefa sürdük sanarak dönerler, Gölbaşından. Şimdi Başkentin o tek gölü de kurumakta; atılan çöpler ve taşocaklarından gelen molozlarla dolmakta. "Bazı açıkgözlerin gölün kenarlarını doldurup, arsa ve bahçelerine katmaya çalıştıkları" da söyleniyor. O göl Ankara için çok önemlidir. Fakat  ilçe belediyesinin kuruma felaketiyle başa çıkabilecek çapta bir bütçesi ve kaynağı, hatta uzman elemanları yok! Başkentin o önemli mesire yerini ve biricik gölünü kurtarmak; hem Ankara Büyükşehir Belediyesinin hem de Hükümetin, Sayın Başbakanla Bakanların görevidir.

Akşehir Gölünü ve tümü aynı tehlike altında olan bütün göllerimizi korumak da, aslında devletimizin ve hükümetimizin görevidir. Göllerin kuruyup tükenmesiyle kendini gösteren felaket; zannettiğimizden binlerce kat daha büyük bir ölümcül tehlikenin, ön habercidir. ÜLKEMİZ ÇOK ÖNEMLİ BİR KURAKLIĞIN TEHDİDİ ALTINA GİRMEK ÜZEREDİR.  Yirmi ikinci asra girilmeden, dünyada su savaşları çıkacağı söyleniyor.

Tüm dünya ısınmakta. Küresel ısınma, belki tek asır bile geçmeden kutuplar dahil bütün insanlığı tehdit edecek. Karbondioksit salınması o kadar arttı ki; kutup buzları erimekte. Bu gidiş okyanusları kabartıp kıtaları tehdit edecek. Kıyı kentlerini; belki İstanbul'u, İzmir'i ve diğer sahil kentlerimizi bile sular basacak.

Kutuplarda eriyen sular göllere ulaşmayacağı için; küresel ısınma göllerin kurumasını da hızlandıracak. Okyanus ve deniz sularının içilmesi olanaksız. Bütün göllerimizi koruyacak önlemleri almamız şart. Yalnızca akarsularımız ve göllerimiz değil; kuyularımız ve yer altı sularımız da kaybolmakta. Yapılacak şey; ırmak, nehir ve çaylarımızı, denize varmadan göllerimize ve barajlarımıza akıtarak sularını alıkoymaktır.

Başkent kurak bir iklime sahip; Kızılırmak veya ondan alınacak bir kol, Ankara'nın içinden geçirilebilir. Bir zamanlar başkent ve çevresi içme suyu bulamamıştı. Kızılırmak'tan  Mogan  gölüne su akıtılarak, içme suyu sağlanmıştı. Bu projeyi daha güçlü ve sürekli bir hale getirmek mümkün! Mutlaka da yapılmalıdır. Kızılırmak, Ankara içinden geçirilmeli. Devlet bütçesinden Sayın Başbakanın Başkanlık yaptığı İstanbul  için harcanan kaynakların; yüzde, belki binde biriyle bile; Kızılırmak veya bir kolu Başkentin içinden geçirilerek; Ankara ferahlatılabilir.