Görüşmek Üzere Canım Abim…

Ortaokulda Türkçe öğretmenim olan ve beni sanata, edebiyata yönlendiren rahmetli Nazmi Şener’in kardeşiydi. Onu ilk olarak bu vesileyle tanımıştım. Demek ki aradan yaklaşık 60 yıl geçmiş…

Sonrasında zaman zaman uzak kalsak da o, benim çok değer verdiğim bir ağabeyimdi. Bugün, vefat yıldönümünde, birlikte yaşadığımız bazı anılar gözümde canlandı.

Bir sabah ofiste oturuyorduk. Kapıda bir resmi araç durdu. Araçtan inen, kapısı koruması tarafından açılan kişi Akşehir Kaymakamıydı. Hal hatır sorduktan sonra beraberinde getirdiği bir davetiyeyi Ahmet abiye uzattı:

“— Oğlumun hafta sonunda sünnet düğünü var. Sizi de mutlaka beklerim,” dedi.

Ahmet abi, “— Hayırlı olsun, Allah düğününü de göstersin,” dedikten sonra devam etti:

“— Ama size bir önerim var: Çükünün tamamını kestirmeyin; birazını bundan sonra gideceğiniz şehre saklayın. Arada yeniden düğün yapar, kalan bölümünü orada kestirirsiniz!”

Kaymakam bey, aldığı bu büyük dersle birlikte arabasına binip gitti…

Ahmet abi, yaşadığı süre boyunca çok önemli bir sivil toplum önderi ve hatta yaşayan bir Nasreddin Hoca idi. Onun yakınında olabilen bizler gerçekten çok şanslıydık.

Bir dönem “Akşehir’i Kalkındırma ve Geliştirme Derneği” başkanlığı yaptıktan sonra bu önemli görevi bana devretmişti.

Yine geçmiş yılların birinde Akşehir Belediye Başkanlığı adayı olmuştu. Hayata farklı açılardan bakıyor olsak da her zaman yanındaydık.

Seçim sonuçlarının açıklandığı gün yanına gittik. Eli yüzü kara, o asırlık baskı makinesi “gamlı baykuş” ile uğraşıyordu.

“Abi, çok üzgünüz… Başın sağ olsun,” dedik.

“— Biliyorum oğlum,” dedi. “— Bana sadece siz komünistler oy verdi; bizimkiler başkasını destekledi.”

Hâlâ o beyefendi hâliyle gözlerimin önünde duruyor. Ama biz… özellikle de ben, onu kızdırıp tarafıma yönelttiği o kendine has küfürleri duymaktan her zaman büyük keyif almışımdır.

Bir gün rahmetli Abdil Ünlü ile Antalya’dan geliyorduk. “Gavur Uçtu” tarafında, kullandığım araç uçuruma doğru kaymaya başlayınca yanımda oturan Abdil abi,
“— Çekil, ben kullanacağım! Sen şu arabadan in, bagajı kenardaki taşlarla doldur,” dedi.

İndim, dediğini yaptım. Artık zemindeki yoğun kar bizi etkilemiyordu. Şehre gelince arabayı “Melek Girmez” önüne çektik ve birlikte ofise girdik. İçeride “Küçük Dev Adam”, rahmetli Nihat Ak vardı.

Ahmet abiye yönelip yaşadıklarımızı anlattım:
“— Abi, o kayalar taşlar hâlâ arabada duruyor, onları ne yapalım?” dedim.

Gözlerimin altındaki o cisme bakıp biraz da kızgın bir edayla, beklediğim o cevabı verdi:
“— Onları alın da ananızın örekesine indirin!”

Tamam abi… Biz hâlâ burada sıramızı bekliyoruz. Umarım sen de bizi özledin. Gelirken istediğin bir şey var mı?

Zira öbür tarafa gönderdiğimiz değerler, geriye kalanlardan çok daha fazla…

Orada hiç yabancılık çekeceğimi sanmıyorum. Görüşmek üzere canım abim…

Not: Gazetemizin başyazarı Ümit Aykut Şener’i ve kızı Afet Şener’i de özlemle kucaklıyorum.

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }