GÖLLERİMİZ KURUMASIN!

Burdur Gölü yanlış kullanımdan ve doğal değişiklikler yüzünden seviye kaybetmeye başlamış. "Burdur gölü yok olursa; Burdur da yok olur" diyerek, acınıyorlar! Belediyesi, Ankara'da BURDUR GÜNLERİ düzenleyerek  sıkıntılarını anlatmaya ve Burdur'u ülke gündemine taşımaya çalıştı.  Büyük kısmı Burdur sınırında kalan bir de Acı Göl var.  Bodrum'a gidip gelirken bakarım. Yoğunlaşan metal tuzlarını götürmek için birçok dev makineler ve kamyonlar çalışır içinde. Tuz Gölünden çıkarılan tuzun da, en çok yüzde onu sofra tuzu olarak satılıyormuş. Kalanı, sanayi ürünlerine katılıyor.                                                                                                                                         Isparta'da kaymakamlık stajı yaparken,  Bakanlık beni 1954 seçimlerinde Bucak Kaymakamlığına atadı. Burdur  gölünde su azalması yoktu. Bucak-Antalya yolunu sel basıyor ve göller oluşuyordu. Antalyalılar, Isparta, Eğridir ve Şarki Karaağaç'a; Antalya yazının bunaltıcı ve sinekli günlerinden kurtulmak için gelirler; güzün geri dönerlerdi. Antalya ve Alanya'nın bir gün gelip de; en seçkin yazlık mekanlar olacağını söyleseniz;  deli sanılırdınız.                                                                                                                                                                                     Eskiden göl haline gelen bataklıkların, içindeki kamışlar yakılarak ve o tarafa giden sular kesilerek kurutulurdu. Çocukluğumda, sıtmanın bol ve tehlikeli olduğu günlerde; Yalvaçta gölleşen birkaç bataklık, sazları yakılarak kurutuldu.                                                                                                                                                  Eğirdir ve Hoyran gölleri olmasa; Eğirdir, Şarki Karaağaç, Gelendost ve hatta Yalvaç ile birlikte il merkezi çok büyük zarar görür. Öğrenciliğimde Yalvaç ve Karaağaçtan Isparta'ya  yol yoktu. Gitmek zorunda olanlar, Gelendost'un Hüyük mevkiine yürüyerek veya eşeğiyle varır; Hobanoğlu'nun kayığı geldiğinde onunla Eğridir'e ulaşırlardı. Hemşerimiz Ahmet Şahlan, Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki balıkları ve kerevitleri işleterek; İsveç ve diğer yerlere ihraç ediyor. Ülkemize döviz, balıkçılara diğer insanlarımıza istihdam ve ekmek parası kazandırıyor.                                                                                           Tüm göller uzun devreler içinde; geri çekilip daralır. Uzun süre sonra, yeniden kabarıp yayılır." Ankara Gölbaşı'ndaki Mogan gölü ve Akşehir gölünün; devre-devre suyu azalarak çekilip; epey zaman sonra, yeniden yayıldığını bizzat gördüm. Akşehir ve Ankara'da avukatı olduğum tarla davalarında; arazilerin göl altında kaldığının bilirkişilerce tespit edildiği çok oldu. Uzun zaman sonra gölün çekilme dönemi bitti; araziler ortaya çıktı. Böyle bir tarla hissem gölbaşında vardı. Geniş bir arazinin yüzde bire yakın hissesini mirasçıdan satın almışım. Yerimi aramaya gittiğimde; gölün dibine ev yapan yerli hissedarlar; "Senin yerin gölün altında!" diyerek suları gösterdiler.                                                                                                                                                   EĞRİDİR GÖLÜNE su; birçok kıyısından adam beli gibi pınarlar kaynayan Hoyran gölünden gelir. Oraya ise, Çay ilçesinin Karamık gölü suları yer altından boşalır. Yer altı suları birbiriyle ilişkili ve çok karmaşıktır. Güney Azerbaycanlı kardeşlerimize can veren Urumiye Gölü, çevresinde yapılan yanlış işler yüzünden daralıp kurumakta! Kardeşlerimiz telaş ve üzüntü içindeler. Ata Yurdumuz Orta Asya'daki denizler kadar büyük Baykal gölü de; arazi kazanmak için yapılan işlemlerden ve suyunun alınmasından çok daralmış. İklim değişmiş; insanların yaşam alanları kalmamış.                                                                                                                                                  Son gezide Beyşehir gölünün bazı kısımlarının karasallaştığını gördük. Göle atılanlar birikerek toprak oluşturuyor. Göl giderek karalaşıyor.  Her şey atılırsa, göller küçülür. Sonunda yok olabilir. Beyşehir gölü, en büyük tatlı su gölümüz! Birçok adası var. Bunlar turizm için değerlendirilmeli. Yapılaşmalar gölün dibinde değil; uzaklarında olmalı. Ankara Gölbaşındaki Mogan gölü bu bakımdan şanssız!  Göle bitişik ve  yakın yerlerde çok katlı sonsuz apartmanlar var. Bunların kanalizasyonları ve atıkları, gölü kirletip çok çeşitli su kuşlarını ve balıkları öldürüyor. Uzak tepeler ise, koruma alanı yapılmış?!  Uzak yerler çok katlı imara açılmalı; gölün en az 300 metre çevresi; koruma alanı olmalı; buralara yapılaşma yasaklanmalı. Evler ve işyerleri, gölün uzaklarında olmalı. Ankara'nın ve Gölbaşı ilçesinin birincil problemi budur.  Göllerimiz hazinelerimizdir; korumak ve atıkların içine gitmesini engellemek şarttır. Eğridir gölüne bir çöp veya yaprak düşse; kardeşim Zeki Tarhan aklını yitirir. Gölbaşı gölü ise, denizi olmayan Ankara için çok önemli! 300 metre çevresindeki yapıların uzaklara taşınmasını ,belediye sağlayamıyorsa; vilayet ve hatta devletimiz sağlamalı. Çevre Koruma kurulu, Gölbaşı belediyesinin uzaklarındaki koruma alanını kaldırıp; gölün yakın çevresi koruma alanı haline getirmeli.  Onun suyuyla beslenen ODTÜ' ormanlarının içindeki Eğmir Gölü ise, daha şanslı! Burada eğitilip yetişen yelkenciler ve sporcular, Türkiye ve dünya birincilikleri kazanıyor.                                                                                                                                        nazifkurucu@hotmail.com           www.nazifkurucu.coım.tr

 

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }