Bedri Karayağmurlar adını ilk kez dergilerde görmüştüm. Otuz yıl önceydi. Sanatçılar birbirlerini dergilerden, sanat sayfalarından tanırlar. Satırlarıyla, dizeleriyle dost olurlar önce. Karşılaşmaları, yüz yüze gelmeleri daha sonradır. Belki de hiç karşılaşmadan sürer bu dostluk yaşam boyu.

Bedri Karayağmurlar İzmir’e geldikten sonra başladı dostluğumuz. Önceleri dergilerde, dergi bürolarında kısa sohbetlerle güzel bir insanla tanışmanın, yüz yüze gelmenin keyfini yaşadım. Özellikle son on beş yıldır gerçek bir dostum, ağabeyim oldu. Eğer bir ağabeyim olsaydı bu denli yakınlık duyamazdım belki de.

Çok sevdiği atölyelerinde buluşurduk. Bedri Abimin seveni öyle çoktur ki bazen beş altı kişi olduğumuz olurdu. Yaşantısının olmazsa olmazı resim sanatını yaparken anlatırdı da. Onun sayesinde modern resmi daha bir sevdim. Sıkılmadan, usanmadan anlatır, açıklamalar yapardı her zaman. Dergilerde resim hakkında yazılar yazabilecek duruma geldiysem bunda en büyük pay kuşkusuz Bedri Karayağmurlar’ındır. Daha sonra yazdığı şiirleri, öyküleri masaya yatırırdık. Her şiiri, öyküsü bir ressamın elinden çıktığını belli eder. Satırlarla, dizelerle resme devam eder.

Söyleşilerde, panellerde birlikte konuştuk. O konuşmalarda bile Bedri Ağabeyden çok şey öğrendik. Aslında sadece bir ressam değil, bir düşün, bir bilim insanıdır. Ülkemize, dünyaya duyarlıdır. Her olayı akıl süzgecinden geçirip yorumlar. Bu yorumları dinlemeye doyum olmaz.

Açtığı sergilerin sayısını kendisi de bilmez. Sanatının boyutu ülkemizin sınırlarını aşmıştır. Son üç yılda ülke dışında açtığı sergiler, çağrılı olarak gittiği ülkelerin sayısı parmaklarımızın sayısını aşar. Her gittiği yerde de beğeni görmüş, ilgiyle izlenmiştir.

Son iki yıldır İstanbul’a gitmeyi kafasına koymuştu. Bizler de destek veriyorduk. İstanbul’un sanatın merkezi olduğunu itiraz edecek olan yoktur. Orada kendini bulacak, eserlerine iki kentin sentezini yerleştirecektir. Daha verimli bir Bedri Karayağmurlar da sanatın zor kulvarlarında koşarak hedefine ulaşmaya çalışacaktır.

Bedri Abi, sevecen, içten, yüreği sevgi doludur. Dünyayı yüreğine sığdırır. Yardım severdir, kimseyle alıp veremediği yoktur. Yarıştığı sadece kendisi ve sanatıdır. Felsefesinde, dün dünde kaldı Cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım, yargısı ağır basar. Zekidir, gülmeyi, güldürmeyi çok sever. İnsan güldüğü kadar insandır, özdeyişini kanıtlarcasına gülmekten yanadır. Boş laf konuştuğunu şimdiye dek görmedim. İnsanlara yardımcı olmak da yaşam felsefesinin ilk koşuludur. Paylaşımcıdır, kendi adıma her konuda elim açıktır. Kimlerden uzak durmam gerektiğini onun telkinleriyle öğrendim. Geç de olsa doğruyu bulduysam Sevgili Abimin bundaki katkısı çok fazladır. Sevgili Abimin niteliklerini yazmaya kalksam ciltler sürer.

Birlikte olduğumuzda çevremize neşe katarız. Atışmalarımız, esprilerimiz, nüktelerimiz Hacivat-Karagöz’ü aratmaz. Hiçbir zaman birbirimizi üzecek söz söylememişizdir. Esprinin özelliği kişiyi hedef almamalıdır. Ortaya yapılanı güzeldir.

Şimdiye dek abi dediğim kişiler çıktı karşıma. Ben öyle belledim, öyle kabul ettim. Amaçları çıkar, ne koparabilirim, bugünü nasıl geçirebilirim, kaygısını taşıyanlar çoğunluktaymış. Bunu da sonradan elde avuçta kalmayınca öğrendim. Bedri abiyi tanıyıp dostluğumuz daha da pekiştikçe onların dünyamda yeri olmadığını anladım, ama çok geç anladım. Onurumuz dışında çoğu şeyi yitirince kaldık kendimizle baş başa. Sanal, sığ, içi boş dostluklar yanında Bedri Karayağmurlar’ın dostluğu bir hazine bence. Bedri abim, som altından bir gezegen. Onun varlığı yetiyor çoğu zaman.

İstanbul’a gidiyor. Geleceğin geçmişinden kat be kat üstün başarılı, güzel, verimli olsun. İstanbul dediğimizi yer neresi ki görmek isteyince, özleyince yolumuz oralara da ulaşır. Bu sadece benim değil, tüm sevenlerinin düşüncesi… Yolun açık olsun güzel abim…