Fransız Gazeteci Berthe G. Gaulis, Mustafa Kemal Paşa’nın davetlisi olarak Ankara’ya (Kasım-Aralık 1921) geldi. Bu gelişinde 27 Aralık 1921’den itibaren üç gün Akşehir’de kalmış ve anılarını Çankaya Akşamları III. kitabında yazmıştır. İşte Berthe G. Gaulis kaleminden Büyük Taarruz öncesi Akşehir:

“Akşehir'e ayrılan şu üç kısa gün içinde, İsmet Paşa benim evime geldi ve yemeğe kaldı, ben de onun genel karargahında, kurmaylarıyla birlikte yemek yedim. Yemeklerde geçen bu sohbet saati generalin kendine ayırdığı tek zamandı. Yine hep o feci şeylerden söz ederdik. Her defasında, bilgileriyle okuduklarıyla, beni hayrete düşürüyordu. Çok kez, onun gerçek yaşını unutur gibi olurdum. Otuz yedi yaşındaydı. Birden onu, çok genç çehresi, çok parlak bakışı ile bana dönmüş görürdüm. Öylesine iyi kalpli bir gülüşü vardı ki, otuzdan çok yirmisine yakın sanılırdı. Onu, her şeyi bilme eğilimi ve Avrupa politikasına doymazlık içinde buluyordum. Ama, bir içgüdü ile her şeyi kendi eleştiri süzgecinden geçirmek istiyordu. Hiçbir zaman da gafil avlanmazdı. Olaydan ve rakamdan nefret edişim ve fikre bağlı oluşum ile eğlenip duruyordu.

Kurmay heyeti nezdinde ilk akşam yemeğinde, ona Paris basını için, bir gün önceki gezimiz üzerine kaleme alınmış birkaç telgraf getirmiş, bunları önce görüp, sonra büyük karargahtan çekmelerini rica etmiştim. Bu gibi çok ciddi hallerde, istemeyerek de olsa açık vermek, kötü sonuçlara neden olabilirdi.

Bu telgrafları İsmet Paşa ağır ağır ve yüksek sesle okudu, sonra subaylarına dönerek:

-Hayret değil mi? Ne bir yerde bakıyor, ne de not alıyordu. Hep bambaşka şeylerden söz ediyorduk, ben de kendi kendime: “Muhakkak hiçbir şeyi görmedi" diyordum. Ama işte, her şeyi dökmüş buraya. Hiçbir eksiği yok, küçücük bir ayrıntı bile eksik kalmamış, dedi.

Telgraflara en küçük bir rötuş bile yapılmadı. İşte bu, Anadolu harekatı yöneticilerinin zarif tutumlarından bir örnekti. İsmet Paşa bu nezakete, son derecesine kadar sahip idi. Burada, her şeye hakim tek kişi o idi ve Paris'e kırk sekiz saat içinde varacak bilgilerin sorumluluğunu taşıyordu. Buna rağmen tam serbestlik içinde konuşma imkanını vererek, bana bütün inceliğini göstermiş oluyordu.

27 Aralık 1921 de Le Matin (Sabah) gazetesine çektiğim tel şu:

Akşehir, Garp Orduları-İsmet Paşa Genel Karargahı:

Garp Cephesi Orduları Kumandanı İsmet Paşa ile birlikte, oto içinde, Afyonkarahisar ve Eskişehir arasındaki Yunan hatlarına paralel Sivrihisar, Aziziye, Bolvadin, Çay arasındaki Türk hatlarını geçtim. Afyon istikametinde Yunan topunu bizzat duydum. Tüm yolda muhteşem şekilde kalabalık birlikler sükûnet içinde idi. Bütün ahali fiili işbirliği ve organizasyon içerisindedir. Garp ordularının morali çok yüksek. Subaylar, askerler, gerçek savaşın kazanıldığından düşmanın hücum kabiliyetini yitirdiğinden, savunmasını zor yapabildiğinden emin. Yol üzerinde, tümen kumandanı Kenan Bey nezdinde, İsmet Paşa ile birlikte öğle yemeği yedik. Düşmanın malzeme bolluğuna karşın şimdiye dek yenilmiş olması, güçlüklere rağmen herkesin fikri bu kez daha kolay olacaktır.

Yenilerek ayrıldığı tüm geri çekilme hattında görülen korkunç Yunan tahripleri Türkiye mukavemet güçlerini azami derecede arttırmıştır. İsmet Paşa'nın dediğine göre, yiyecek ve cephaneyi düşman ateşi altında taşıyarak Sakarya harbini asıl kazanan Türk kadınıdır.

Anadolu içinde kahramanlığı atasözü haline varan Türk kadınları için, özel harp nişanları oluşturuldu.

Son yıkımlardan, kadınlara ve çocuklara tecavüzden zarar gören halk tabakaları, yeni istila hareketleri olacağına ölümü yeğ tutuyor, tüm güçleriyle yardımcı oluyorlar. Hepsinde, ulaşılacak hedeflere mükemmel anlayış var. Yunan boyunduruğu altında başlarına gelenlere nefret gördüm. Sonuna kadar, toprağın tam kurtuluşuna dek gitmeye kararlılar. Fransa'nın, bu kadar haksızca uğranılan ıstıraplardan heyecan duyacağı ümidini yaşıyorlar.

Yıkılmış köyler, kalıntılar üstünde yaşayan insanlar gördüm. Her şeye rağmen insanların güveni öylesine ki, herkes süratle ve şikâyetsiz çalışmaktadır. Geçen nisanda olduğu gibi, herkes gördüklerim hakkında Fransa’ya bilgi vermemi istiyor. Ümit ediliyor ki, bu halen işgalde bulunan bölgedeki yıkımları durdurabilir ve yakın gelecekte boşaltma mecburiyetinde kalacak olan Yunanlıların her şeyi yakmadan alıkoyabilirdi.

Yol üstünde, İsmet Paşa, seferber olan halk tarafından selamlanıyor, alkışlanıyor.

Şunu da "Le Temps"(Vakit) gazetesine telgrafla bildiriyorum:

Akşehir, 27 Aralık 1921:

Dün ismet Paşa ile birlikte bütün Garp Cephesi’ni geçtim, İsmet Paşa'nın teftişinde birliklerin mükemmel durumunu gördüm. Gönüllü seferber olan sivil halkın tutumundan çok etkilendim. Yeni bölgede ve geçen Nisan ayında gördüğüm yerlerde daha kötü yıkımlar vardı. Son Yunan taarruzunda yok edilenlerden arda kalanların şikayetlerini dinledim. Hepsi, böylesine kötü muamele yerine ölmeyi tercih ediyor. Kadınlar, erkekler gibi silah kullanıyor, askerler kadar savaş veriyor. Bütün bu bölgede derin değişiklikler oldu. Şimdi, her şey savaş vereceklerin emrinde. Sağ kalabilen halk tabakaları neleri varsa getiriyorlar. Yunanlıların yaptığı adı konmamış zulümler vatan duygusunu kamçılamıştı. Öyle ki komutanlar fedakârlık isteme gereğini duymuyorlar. İnsanlar kendiliklerinden savaşmaya geliyor.
Geçtiğimiz yol boyunca, herkes silahlı. Her yerde uzun deve kervanları iaşe ve cephane taşıyor. Katı bir düzen içinde yoğun hareket var. 150 kilometre boyunca, birlikler, tümen kurmay heyetleri, merhale hizmetleri ve savunma hatları içinden geçtik.

En modern usullerle güçlü ve kıvrak bir organizasyonun etkisindeyim. Ordu düşman karşısında kendi üstünlüğüne inanmış, hedefine varacağından emindir. Hedef, memleketin tam kurtuluşudur.

Sakarya Zaferi, kesin kurtuluş işareti oldu. Türk ordusu her gün sayıca artıyor, Yunan ordusu Türk süvarisince devamlı hırpalanarak zayıflıyor. Cephenin bu kesiminde, normal hayat sağlama bağlanmış, güvenlik mükemmel, düzen var, her sivil unsur, işini bilinçli yapmaktadır.

Her yerde savaşa hazırlığa halk ortak oluyor, İsmet Paşa düzeninin en çarpıcı karakteri. Böylece, mücahitlerin sayısı giderek artıyor ve bu kadar geniş bir cepheyi besleyebiliyorlar.
Güvenlik o kadar iyi sağlanmış, top sesi normal geliyor. Asker ve köylüler cephe kumandanının simasını çok iyi tanıyor, o geçerken sevgiyle, saygıyla selamlıyorlar.

Karşımızdaki Yunan geri çekildiğinde Afyonkarahisar, Eskişehir, Bursa, İzmir acaba ne halde olacak? Fransa ve İtalya etkili protestoda bulunmazlarsa, şu anda Yunan kuvvetlerinin elinde tuttuğu bölgede sağlam ne kalacak?

Tüm Anadolu aynı duygu içindedir. Hepsi aynı şekilde kararlı, haklarını etkili ve ortak çaba sonucunda elde edeceklerinden herkes emin. Askerler gibi sivillerde de kesin bir disiplin var. İstilacının yaptığı insanlık suçlarından herkes nefret ediyor.”