1826 yılında bir İngiliz tarafından keşfedilen fotoğraf süratle büyümüş, 1852 yılında Kodak şirketi tarafından makinası yapılmıştı yani bugün için 170 yıllık ömrü vardır.

Tarihin sayfalarını karıştırırken ünlü ünsüz pek çok kişinin yaşamına dair detayları fotoğraflarından öğreniyorum. 100 yıl öncesinden görüntüleri, yaşamlarından onlarca kare…

Sizi bilmem ama bakınca içim sızlıyor!

Benim neden hiç fotoğrafım yok!

Bu iş her ne kadar aile kültürüyse, ekonomiyse ve milyonlarca insan aynı ızdırabı paylaşsa da, üzülüyorum.

Çünkü ilkokul birinci sınıfa başlarken zorunlu olan ilk resmim çektirildi. “Şimdi onu aralara bir yere koyuyorum” biraz sonra iğne vurulacak, aşı yapılacak gibi biraz şaşkın biraz korku içindeki bu çocuk benim işte…

Sonrasında ortaokulda tiyatro sahnesine çıkana kadar hiçbir iz yok. Orada ise yüzüm yok.

90 yaşında bir ihtiyarı oynuyorum; yüzümde sakal, yüzümde ağır makyaj! Ben miyim, başkası mı hiç belli değil. Yine de kader bundan sonra değişti, yaşamıma dair fotoğraflar çekildi ama çocukluk ve ilk gençlik yıllarım sanki bomboş kaldı.

17 yaşından itibaren para kazanıyordum. Birikmişim vardı ama nedense bir makine almamıştım. Ta…ki öğretmenlik yıllarıma gelinceye kadar.

Nereden aklıma geldi unuttum, o dönemde “Alevi” inancıyla yaşayan insanlar için kitap yazmayı düşündüm, resimlemek için de ilk makinamı aldım.

(O yıllarda sık görüşüp yazıştığım Ruhi Su abime “Ben böyle bir işe başladım” deyince “Sen aklını peynir ekmekle mi yedin! Bu konu seni aşar, başın da belaya girer” dedi. Benim araştırmacı yazarlığım böylece sona erdi.)

Lakin fotoğraf fakirliğim sadece kendimde değil düğünümde, çocuklarımın özel anlarında peşimi bırakmadı.

Makine bozuldu, film kayması unutuldu, yandı kayboldu fotoğraflar bana miras kalmadı.

SON YILLAR

Yaşadığımız bilgisayar çağında cep telefonları arka arkaya atılımlar yapınca artık herkes fotoğrafçı ve ötesinde kameraman! oldu.

Bana çok faydası olmadı. Aradan çok uzun yıllar geçmiş yüzümdeki, fiziğimdeki temel malzeme yani çok çekici olmayan görünümüm alıp başını gitmişti…

Gerçi şimdi yaşıtlarıma göre halimden çok memnunum. Şöyle bakıyorum: Valla çok gencim ya da bana öyle geliyor, kendimi avutuyorum.

Ama çok sayıda kişi “Gençliğinden daha yakışıklısın” diye yemin ediyor ama… İnanmasam da bunu züğürt tesellisi olarak alıp arka cebime koyuyorum.

Ne ise bu iş fazla uzadı. Bir okurumun dediği gibi bu yeni boş yazı! oldu… Bari sonucu değiştireyim.

HALİT KİNVAN

Artık herkeste farklı nitelikte cep telefonları var. Son derece gelişmiş objektif kurulumları var.

Ama bakmak ve görmek çok farklı kavramlar. Herkes bakar, görebilmek; donanım, birikim, karakterle olur. Şimdi burada kırk yıllık arkadaşım Serbest Muhasebeci Halit Kinvan’a geçiyorum.

Sosyal medya paylaşım sayfalarında bir süredir çektiği fotoğraflarını paylaşıyor. Halit kardeşim zamanı, ışığı, açıyı ve perspektifi harika kullanıyor. İçine kendi ruhunu da katınca ortaya Akşehir’e dair hiç farkına varmadığımız görüntüler çıkıyor. Ben tiryakisi oldum. Siz de kaçırmayın.

Şimdi açtığı yoldan başka dostlarım da yol almaya başladı, onların da bazen çok güzel paylaşımlarını görüyorum.

Haydi artık şimdi siz de sosyal medyada kendinize yeni sayfalar açın…