Seyahatname, Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan gezi yazısı kitabıdır. 10 ciltten oluşur. 

            Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır.

            Evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslubu ile anlatmaktadır. Evliya Çelebi'nin on ciltlik Seyahatnâme'si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Eser bu yönden Türk kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir.

             Eserinde; 17. yüzyıl Osmanlı coğrafyası, bu dönem konuşulan Türkçe ve ağız özellikleri, Gittiği bütün yerlerin genel durumu, coğrafi konumu, tarihi, halkının özellikleri, dili, dini, kıyafetleri, sanatları, gündelik yaşamları, tarih, karşılaştırmalı coğrafya, sanat tarihi ve etnografya açısından eşsiz bilgiler içermektedir.

             Osmanlı toplumundaki müslüman-gayrimüslim ilişkileri, gayrimüslim halkların gündelik hayatları, ekonomik ve kültürel durumları, nüfusları, ibadet yerleri, inanç ve itikatları, farklı topluluklara ait öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, eğlence, inançlar, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları, gezilen yörelerin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapıların bütün özelliklerini anlatmaktadır.

            Gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerine kadar ayrıntılı bilgiler ile 17. yüzyıl Osmanlı araç gereçleri hakkında da yer yer bilgiler verilmektedir

            Evliya Çelebi yaşadığı devirde bazı kimseleri Nasreddin Hoca’ya benzetmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:   

            Divane Burnaz Mehmed Çelebi:  Melamilerin sultanı, meczupların seçkini, insanların sevgilisi, herkesin seyirliği olan bu Mehmed Çelebi bir gün babasına kırılıp "Sabah ölürsün" der. Allah'ın hikmeti seher vaktinde babası ölür. O zamandan beri bu Divane Çelebi'ye "Sabah sabah" dediklerinde başını taştan taşa vurur. Sabah Sabah Delisi diye meşhurdur. Babası Eğri fatihi Mehmed Han'dan beri ocağında çavuş kethüdası idi.

            Onun güldürücü özelliklerini yazsak uzun bir kitap olur. Nasreddin latifeleri gibi cümle şakaları taklitçi ve güldürücüler arasında meşhurdur. İleri gelenlerin toplantılarında söylenirdi. Ancak boş divane değildir. (Cilt 1,sayfa 190).

            Taklitçi Çöğürcü Sarı Çelebi: Gerçekten çöğürde külliyat sahibi olup latifede Nasreddin Hoca gibi idi. Buna mahsus Boğuk Kaptan, Mustafa Korsa taklidi, Rumeli Hisarı dizdarı taklidi ve Tiryaki Ağazade tütün içerken Sultan Murad Han'ın bastığı taklidi, Nalışivan hummusu gibi taklitleridir ki insan gülmeden bayılır. ( Cilt 1Sayfa 352).”

            Evliya Çelebi seyahatleri sırasında bazı mezarlıkları gezmiş ve Nasreddin Hoca ile ilgisini ortaya koyduğu kabirleri ziyaret etmiştir. Bunlar:

            “Mevlana Hüsrevzade Mustafa Efendi: Bursa'da Zeyneddin Hafi Kabristanı'nda yazılan Dürer u Gurer müellifi Molla Hüsrev'in yetkin torunlarındandır. Rumeli diyarında büyük şehir olan Üsküp Kalesi yakınında İpek şehrinde ibrişim al al ipek şal gibi orada dünyaya gelmiştir. Bu Akşehir'de Nasreddin Hoca Kabristanı'nda yatmaktadır. Temiz zatı dünyadan ahirete arı gitti.(Cilt 3 Sayfa 14)

            “Nasreddin Hoca benzeri olan Şeyh Cuhâ Kabri: Çöl Arabı saf temiz kendine has özelliği olan bir kimse imiş. Deveci Me’al ile birlikte gömülmüşlerdir.  onun sırrını mukaddes etsin, kutlu kılsın (Cilt 3 Sayfa 120).”