Nasrettin Hocaya; "Dünyanın Merkezi neresi? diye sormuşlar. O da, "Eşeğimin, sağ arka yağını bastığı yer; dünyanın merkezidir!" demiş.

İtirazlar yükselince; "İsterseniz ölçebilirsiniz!" yanıtını vermiş. Buna göre; Dünyanın Merkezi, Akşehir sayılmalı. Çünkü Hoca Nasreddin de; dünyanın merkezine ayağını basan eşeği de oradaydı.

Zor bulunduğu için; ederinin üç beş katına  satılan zaruri ihtiyaç maddelerinin vesikayla satıldığı dönemde; kaymakamlık görevindeydim. Ülkemizde kıtlık ve yoksulluk vardı. Vesika ile satılan mallar; karaborsada,üç-beş katına bile bulunamıyordu. Yönetimin başındaki iktidar partisinin bazı yetkilileri; "Vesika verme işinin kendi ilçe başkanına veya kendi belediye başkanına devredilmesinde" ısrarlıydılar. Buna boyun eğilirse o yandaşlar, ilçeye tahsis edilen vesikalı malları il merkezinde veya çevredeki karaborsada on katına satarak çok zengin olacaklar; fakat sıradan vatandaşlar, kuru ekmekten başka bir yiyecek bulamayacaklardı. Vesika verme işini en güvendiğim dürüst bir devlet memuruna vererek; rütbesine, soyluluğuna ve politik görüşüne bakılmaksızın,kıt olan o mallardan tüm vatandaşlara eşit dağıtılmasını sağladım. Birkaç gün sonra, il başkanı makamıma geldi. "Bulgaristan'dan göçmen olarak geldiklerinde; benim doğduğum ilçeye yerleştirildiklerini; dolayısıyla hemşeri olduğumuzu; bu yüzden vesika işini onun partisinden olan Belediye veya ilçe başkanına vermemi" emredercesine istedi. Elbette doğru bildiğimden ve vatandaşları eşit tutmaktan şaşmadım. Çok geçmeden; uzak bir ilçeye tayinim çıktı. Hukuk diplomam da bulunduğu için; istifa ettim. Doğduğum ilçede Ağır Ceza mahkemesi bulunmadığı için, avukatlık stajı yapılmıyormuş. Oranın Ağır ceza davalarının da görüldüğü Akşehir'e gidip; staja başladım. Benden önceki stajiyer; orta okulda öğretmenlik yaparak geçimini sağlamış. O avukatlığa başlayınca; orta okulda onun girdiği dersler bana kaldı. Öğretmen vekilliği ile geçinerek stajı tamamlayıp; avukatlığa başladım. Yalvaç'tan gelen Ağır ceza davaları beni buluyordu. Ilgın ve Yunak'tan gelen davalar da olunca maddi durumum düzeldi. Nasrettin Hocanın diyarında, yedi yıl avukatlık yaptım.

Çevrem beni siyasete girmeye zorladı; o güzel halkın da desteğiyle politikaya atılıp Yüce Meclise geldim.