Toplumda yöneticiler için kullandığımız birçok söz ve deyim vardır. Bunların belki de en başta geleni, “Demokles’in Kılıcı” deyimidir.

Bu söz, yönetici ve idarecilerin; o makamların büyüklüğü ve ihtişamına aldanmayıp, aslında taşıdığı yükün daha ağır ve sorumluluğun daha büyük olduğunu unutmamaları gerektiğini anlatmaktadır. Yöneticiler, seçildikleri ya da atandıkları görevlere gelmeden önceki hallerini ve görevlerinin sonundaki muhtemel durumlarını akıllarından çıkarmamalıdırlar.

“Demokles'in kılıcı” deyiminin nereden geldiği ile ilgili efsane ise şöyle anlatılmaktadır:

Milattan önceki dönemde, küçük bir devlet varmış. Bu devletin Dionysios adında bir kralı ve kralın da Demokles adında, çok yakın bir dostu varmış. Demokles, kralın hayatına çok özenir ve her fırsatta; “Sen ne kadar şanslısın, yediğin önünde yemediğin arkanda, istediğin zaman istediğin yere gidersin, kimseye hesap vermek zorunda değilsin, ah keşke ben de senin gibi rahat, keyif içinde bir hayat yaşasaydım” şeklinde sözler söylermiş.

Kral bir gün Demokles’e, yaşadığı hayatın aslında ne zor ve sıkıntılı olduğunu, bir günlüğüne tahtını Demokles’e bırakarak göstermek istemiş. Ertesi gün kralın isteği üzerine Demokles tahta çıkmış.

Hemen sağa sola keyfince emirler yağdırmış. Sıcak banyo suyu hazırlatıp içinde saatlerce keyif yapmış. Bahçede gezmiş dolaşmış. Yemek vakti geldiğinde de kendisine mükellef bir sofra kurdurmuş. Sofranın başına geçip, kralın koltuğuna kurulmuş. Önündeki tavuğun buduna dalmış. Şapır şupur yemeğini yerken bir ara başını kaldırmış ki o da ne? Tavandan tam kafasının hizasında bir kılıç sallanıyormuş. Üstelik bu koca kılıç, tavana bir at kuyruğunun kılıyla tutturulmuş.

Demokles ne yapacağını bilememiş. Lokmaları boğazına dizilmiş. Korkudan nefes bile alamamış. Kral sanki ne olduğunu bilmiyormuş gibi; “Ne oldu azizim, niye birden rengin attı?” diye sormuş. Demokles pörtlemiş gözlerini kırpmaya bile korkarak, eliyle tavandaki kılıcı işaret etmiş.

Kral; “Ha onu mu diyorsun” diye gülümsemiş, “İşte imrendiğin kralın hayatının görünüşü zevk ve sefadır, bol debdebedir ama işin aslı, başında kıla asılı bir kılıç sallanıyormuş gibi geçer günlerin. Her an herkesi memnun edemezsin. Birini memnun edersin, öteki düşman kesilir, onun gönlünü alırsın, beriki sana diş biler. Ne zaman başına neyin geleceğini bilmeden yaşarsın” demiş.

Gözü hâlâ tepesindeki kılıçta olan Demokles hemen tahttan inmiş. “Aman aman, bir günlüğüne bile istemem böyle saltanatı, benim hayatım bana yeter” demiş.
Büyük makamlarda olan kişilerin, büyük sorumluluklar taşıdıkları, keyifli gözüken bir hayatın aslında ateşten gömlek olduğu durumlar için kullanılır bu deyim.

Varın siz düşünün, günümüzdeki yöneticilerin halini; ne zaman ihtilal olur, ne zaman seçim kaybeder, ne zaman bir suikast olur, olur da olur, her şeyi kayıt altında olan bir yaşam, siz sıradan vatandaş olmanın keyfini çıkartmaya devam edin.