ÇİFT OLMAK ÜZERİNE

2018 yılına yeni başladık, 2017 yılında ilçemizde 652 çiftin nikahı kıyıldığına dair bir haber vardı gazetemizde, ne mutlu... Gelecekteki bütün planlarına, zamanının büyük bir kısmına, hayatına ortak edebilecek birini bulmak çok kıymetli. Hayatta verilebilecek en önemli kararlardan biri eş diğeri iş seçimidir. Kararı vermek gibi verdiğin kararı sürdürebilmek de ayrı bir beceri demektir. Dolayısıyla bu iki seçim de üzerinde çok düşünmeyi ve kendini tanımayı gerektirir. Konuşma sırasında eş seçiminin daha doğrusu evliliklerin aşk evliliği, mantık evliliği, görücü usulü, tanışarak evlenme gibi gruplandırıldığına şahit oluruz. Aslında en sağlıklı olan insanın kalbine de mantığına da söz hakkı vererek karar vermesidir. Duygusal bir yakınlık hissetmeden sadece aileler birine uygun, işi gücü yerinde, rahat bir hayat yaşarım ve bunun gibi düşüncelerle karar vermek de tamamen duygusal bakıp iki kişinin birbirine uyum sağlayabilme kapasitesini hiç düşünmeden karar vermek de ilerleyen zamanlarda her iki kişiyi de zorlayacaktır. Bu süreçte kendini ve karşıdaki kişiyi tanımak ve beklentilerini bilmek önemlidir, ben nelerden hoşlanırım, ilerde nasıl bir hayat yaşamak isterim, beni ne mutlu eder, neyden korkarım, en çok neye sinirlenirim, en büyük hayalim nedir, gibi sorulabilecek bir sürü soru var ve maalesef bazılarımızın kendisiyle ilgili bu sorulara verebilecek bir cevabı yoktur. Karşımızdaki kişinin hangi takımı tuttuğunu bilmek, doğum tarihini aklında tutmak, işe kaçta gidip geldiğini bilmek de onu tanımak için yeterli değildir, kendine sorduğun soruları onun hakkında sorduğunda cevap verebiliyor musun bu önemlidir. Onu en çok ne mutlu eder, neyden korkar, nasıl bir hayat yaşamak istiyor gibi... Sevmenin yanında bu soruların cevaplarının birbiriyle uyumlu olması gerekir ki hayatı birbirine zehreden bir sürece sebep olunmasın.

                Öğrenciler için okulun ilk günleri veya sınava hazırlık süreci hassas bir dönemdir, anneler için hamilelik hassas bir dönemdir, evlenmeye karar veren çiftler için nişanlılık yine hassas bir dönemdir. Yaşadığımız her dönem farklı bir sorunu beraberinde getirir. İnsanlar bu hassas dönemlerde sorunları  daha fazla yoğun ve baş edilemez gibi görebilirler. Evliliğe giden yolda bazı çiftler evlenince yaşadığı sorunların son bulacağına inanırlar, sorun hakkında konuşmak veya bu sorunu çözmek, çözülemeyen bir sorunsa eğer bununla nasıl baş edilebileceği hakkında fikir yürütmek yerine bu sorunun düğünden sonra sihirli bir el tarafından ortadan kaldırılacağına inanmak tercih edilir. Düğünden sonra hala o sorunun kendileriyle birlikte yeni hayatlarında var olduğunu görmek çiftleri hayal kırıklığına uğratır. Üstelik farklı ailelerde yetişmiş, kendi ailesinin kültürüyle bezenmiş iki farklı kişinin aynı evde yaşamaya başlaması zaten uyum sağlayabilmek için zaman gerektiren bir süreçken bir de eskiden kalan sorunlarla baş etmeye çalışmak işleri daha içinden çıkılamaz hale getirebilir. Burada çiftlerin öncelikle ilişkisel sorunları hakkında konuşabilme becerisi kazanması ve evliliğin ilk zamanlarında bazı uyum sorunları yaşayabileceklerine ilişkin öngörü sahibi olması çözüm yollarını bulmada büyük kolaylık sağlayacaktır. Bazı insanların cicim aylarının çok güzel dolu dolu mutluluk yaşandığı gibi düşüncelerine karşı ben ilk zamanların daha zor geçeceğini, uyum sağlayabilmek ve birbirinin hal dilinden anlayabilmek için zaman gerektiğini iddia ediyorum. Bir süre sonra eşinizin sabah kalktığında nasıl bir ruh hali içinde olduğunu, en çok  neyi sevdiğini, nasıl vakit geçirmekten hoşlandığını bilmek birçok şeyi kolaylaştıracaktır.

                Evliliğin ilk zamanlarına ilişkin zorlayıcı diğer bir nokta ise aile sınırlarını bilmek ve saygı duymaktır. Büyüklerimizden çok kez 'kol kırılır yen içinde kalır' lafını duymuşuzdur. Burada yen eski dilde elbise kolu anlamına gelmektedir, yani içerde çok ciddi bir sorun varsa bile dışarıdan fark edilmez elbiseden görünmez anlamında ifade edilir. Evliliğin ilk zamanları çiftler 'yen'in kim olduğunu bilmekte güçlük çekerler. Eşiyle yaşadığı her problemi kendi ailesine anlatmakta olumsuz bir şeyin olmadığını düşünürler. Bu kişinin hem yeni kurduğu ailenin sınırlarını henüz belirlemediği veya o sınırları önemsemediği anlamı taşır hem de olası başka sorunlarda çözümü zora sokan bir duruma zemin hazırlamış olur. Bir sorunu çözerken sorun yaşadığın kişiye sevgi duyuyor olmak çözüme zaten kapı aralıyor. Fakat ailelerin birbirine veya eşinize aynı sevgiyle bakması mümkün değil daha ziyade size yaşattığı duyguyu önemsiyor  ve her yeni sorunda eski yaşadıklarınızı da size tekrar hatırlatıyor. Üstelik yeni kurduğunuz ailenin sınırlarını önemsemediğiniz için eşiniz de ya kendini önemsenmemiş hissediyor ya da kendisi de evliliğinizi önemsememeye başlıyor. Hal böyle olunca da boşandığı için arabasını süsleyip kurtuldum diye şehri gezen insanların haberlerini daha sık görmeye başlıyoruz gazetelerde. Güzel birlikteliklere...

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }