Çanakkale 3. Kitap Günleri 2-11 Nisan 2014 tarihleri arasında Çanakkale Türkan Saylan Kültür Sanat Merkezi’nde yapıldı. Büyük ilgi gören kitap günlerine İzmir’den ben ve hukukçu, şair, araştırmacı Veysel Gültaş davet edildik.

Çanakkale Barosu’nun özel davetlisi olarak etkinliğe davet edilen Veysel Gültaş, belleklerde izler bırakan söyleşisiyle büyük takdir toplarken, imzalı kitaplarını konuklara armağan etti. Ben de çocuklarla söyleşip kitaplarımı imzaladım. Etkinliğin düzenlenmesinde en büyük paya sahip olan şair Gülçin Akan ve Çanakkale Belediyesi’ne teşekkür ediyorum. Etkinlik boyunca; Cezmi Ersöz, Gülçin Akan, Necdet Tabak, Recep Akan, Savaş Ünlü, Veysel Gültaş, Emrah Bekçi ve daha pek çok sanatçı okuyucularıyla buluştu.

Bir yere üç beş kez gidince tanıdık, bildik bir olup çıkıyor. Çanakkale bizler için öyle oldu. Çarşısından kordonuna kadar bildik, tanıdık bir yerdi bizler için. Alışıvermiştik küçük ama şirin kente. Zamanında tarihin yazıldığı kentte olmak onu hissetmemize de fazlasıyla neden oluyordu. Karşımızda kocaman bir yazı: ÇANAKKALE GEÇİLMEZ… Başka bir tepede de “Dur Yolcu” diye başlayan şiirin dizeleri. Sabaha kadar geçen gemiler çok şey anlatıyordu anlamak isteyenlere…

Kitap fuarları sayesinde pek çok kişiyle tanışıyor, dostluğu paylaşıyoruz. Bir yıl önce satırlarda daha da samimi olduğumuz okuyucular koşup geliyorlar. Yeni kitapları alıyorlar bu kez de. Minik okuyucular büyüklere benzemiyor. Kendine göre eksik bulduğunu söylüyor, kendine göre öyküyü, romanı sonlandırıyor. Bu da bizlere daha, daha, daha çok yazma isteği veriyor.

Çanakkale’de de birçok okuyucu dostum oluştu. Arkadaşlığımız Facebook’ta sürüyor. Arada sırada merhaba diyerek, yeni çalışmalarımı soruyorlar. Bunlar insanı mutlu ediyor. Geçen yıl bir öğrenci annesiyle yanıma geldi. Dedem Kuluçkaya Yattı, kitabını sordu. Yoktu kalmamış. Mizah türü olunca daha çok ilgi görüyor kitaplar. Çocuğun yüzünde bir hüzün gölgesi belirdi. Dokunsan ağlayacak. Dayanamadım, ben onu sana yollarım, dedim. İnanmadı önce. Evet adresinizi yazın, ben gider gitmez yollayacağım, diyerek yineledim. Yazdılar, çocuk sevindi. Hiç olmazsa yüzündeki hüzün camdaki buharın silinmesi gibi silindi. Kafasında acaba yollar mı, sorusu olduğunu çok iyi biliyordum. Evde 4-5 kitap vardı. Birini hemen yolladım. Ertesi gün akşam Facebbok’u açınca bir mesaj. “Beni mahcup ettiniz. Ben yollamazsınız sanıyordum. Bunu size belli etmedim, benim üzüntümü almak için söylediğinizi sandım. Çok teşekkür ederim.”

Bende, söz verildiyse yapılmalıdır. Gelecek yıllarda Çanakkale’ye gelsem, senin yüzüne nasıl bakarım. Ondan sonra iki kez daha gittik. İmza günüme, bir demet kır papatyası toplamış, onları getirdi. Nasıl bir mutluluk yaşamıştık. Annesi, babası gelmişlerdi. İlle de yemeğe buyurun, diyorlardı. Çiçekler benim için en büyük ziyafetti. Başka zaman diyebildim…