Çalışan kesim dediğimiz zaman, işçi, memur-amir tüm hizmet verenler akla gelir. Tüm bu çalışan kesimin yanında işveren konumunda olan (patron, devlet) yer alır.

Çalışan ve işveren her ikisi de birbirine muhtaçtır. Biri diğerinin mütemmimidir. Bunların karşılıklı haklarına riayet etmeleri durumunda sosyal barış oluşur. Biri diğerinin hukukunu çiğner, görmezden gelirse zulüm yapmış olur.

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere helal kazanç peşinde koşmasından daha güzel bir erdem düşünülemez. Kur’anı Kerimde;

‘’İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.’’ buyurulur. (Necm S. 39-40-41)

İş hayatında çalışanın da, işvereninde karşılıklı yükümlülükleri vardır. Çalışanın yükümlülüğü işini dürüst yapmaktır. Görevine zamanında başlayıp, zamanında bitirmelidir. Yaptığı işin hakkını vererek aldığı ücreti helal ettirmelidir. Kul hakkını çiğnememelidir.

İşverenin yükümlülüğü ise, çalışana yapabileceği işi vermektir. Hak ettiği ücretini alnının teri kurumadan, zamanında ödemektir. Çalışana zulmetmemektir. Kul hakkını gözetmektir. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur;

‘’İşçinin ücretini alnının teri kurumadan veriniz.’’ (İbn Mace, Ruhun-4)

‘’Her kimin kardeşi hizmetinde çalışırsa yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, onlara güçlerini aşan yükler yüklemesin. Ağır işler yüklerseniz bizzat yardım ediniz.’’ (Buhari)

‘’Maiyeti altındakilerin hak ve nafakalarını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter.’’ (Riyazüs Salihin, C.1-Hadis No 292)

‘’Allah, zayıfların hakkını vermeyen bir milleti yüceltmez.’’ (İbn Mace, Fiten20 No-4010)

Bizim inancımız birlik ve beraberliğe, toplumsal barışa önem verir. İşveren çalışanına Allah’ın bir emaneti olarak bakmalıdır. Çalışan da işverene karşı (işinin hakkını vererek) saygılı olmalıdır. Bir hak arayacağım derken, başkalarının haklarını çiğnememelidir. Başkalarının mağduriyetine sebebiyet vermemelidir.

Herkese hak ettiği hakkını vermek bizim inancımızın ortaya koyduğu önemli bir sosyal prensiptir. İşveren kendi çıkarlarından önce çalışanların haklarını gözetmek zorundadır. Bu durum iş verimi bakımından da elzemdir.

Alın teri ile çalışmak, çoluk-çocuğuna helal rızık getirme çabası içinde olmak erdemli bir harekettir. İnsanı daima güzel düşüncelere, hayatı kurtarmaya sevk eder.  Emek-Sermaye barışı karşılıklı birbirinin hukukuna saygıya bağlıdır.

Toplumsal barışın tesisi, ülkemizin saadet ve selameti karşılıklı hakların gözetilmesiyle sağlanır. İşveren konumunda olanlar, çalışanların alın terinin hakkını vermelidir. Çalışanda işinin gereğini yerine getirip meşru zeminlerde hakkını arayarak başka mağduriyetlere sebebiyet vermemelidir. İşveren-çalışan ilişkilerinde karşılıklı ihtirasların tatmini değil, karşılıklı haklarına riayet olmalıdır.