Öyleyiz galiba!

Tarihini anımsayamıyorum ama çok uzak değil. Bir akşam kent tarihinin en görkemli havai fişek gösterisi yapılıyor. Halk Anıt Alanı’na toplanmış, ne olduğunu bilmediği bir olayı kutluyor. Davul zurna dev afişler binaları süslemiş kameralar durmadan çalışıyor…

Sonradan anlaşıldı; Akşehirli bir müteahhitin piyon olarak kullanıldığı 1000 konutluk inşaat projesinin açılışıymış. Profesyonel bir üç kağıtçının kurduğu dümene göre Avrupa bankalarından kredi alınıp imalat başlayacakmış. Çekilen filmlere bak! Akşehir bayram ediyor diye ilgili kredi kurumlarına gönderilecekmiş.  Allah’tan bu proje kimseye zarar vermeden o gece patlayan fişekler gibi söndü gitti…

Sonra Tosuncuk çıktı o ünlü Çiftlik Bank’ın Türkiye’deki en büyük sözde çiftliğini Akşehir’e kurdu! Yine pankartlar, dev tabelalar, muhteşem açılış töreni… Tosuncuk bir arkadaşın aracılığıyla bana da davetiye gönderdi. Keşke saklasaydım meğer potansiyel salaklar içine beni de seçmiş. İşim olduğu için gidemedim. Belki de üç inek, beş tosun, on koyun da ben alırdım. Fırsatı kaçırmayan çok sayıdaki tüccarımızın bankaya üye olup para yatırdığını biliyorum. Sonrasını hepiniz biliyorsunuz; vur patlasın çal kızlar oynasın.

Yukarı başlıkta geçen salaklar içinde ve başka bir konu içinde ben de varım. Bazı avukat, doktor, işadamı kırk-elli kişi, oğlum da var. Allah’ın Yalvaç’ında bir müteahhit başı çekiyor, o zaman çok güvendiğimiz Ö.T. Akşehir teşkilatının başında. Projeye katılanlar 4.000 TL parayı kuzu kuzu bankaya yatırdı (o tarihte dolar 1,4 lira.) Tanıdığı eş dosta haydi gelin siz de katılın, avantadan zengin olun diye reklam yaptık, onların da cüzdanını yaktık. Kardeşimiz Ö.T.’ye hizmetlerinin karşılığı fazlasıyla ödendi, kalanlar havasını aldı.

Halbuki ben daha çocukken, abim Zafer Özbakır’dan ders almıştım. 4-5 yaşlarındayım, sokağa bakan pencerenin kenarına çıkmışım, zemine 1 metre yüksekliği var. Abim az ilerde kollarını açmış, “Atla” diyor. Çekinmeden kollarına uçuyorum. İş çok keyifli… Haydi bir daha.

Abim epeyce uzakta duruyor, “Haydi atla” diyor, atlarsam tutamayabilir.

“Abi ya! Ya tutamazsan?”

“Tutarım. Sana hiç kıyar mıyım?”

“Ama… ama…”

“Atla oğlum güven bana, ben senin abinim.”        

Yeniden uçuyorum, o kollarını indirmiş ben yerdeyim. Feryat figan içinde;

“Hani sen benim abimdin, hani sana güvenecektim neden tutmadın?”

Beni kollarına alıp kaldırdı. Bak, dedi. Bu sana ders olsun, çok küçüksün ama sakın unutma!

“Hayatta kimseye güvenme” dedi.

Unuttum işte. Bugünkü karşılığı 28.000 lirayı salaklığımın karşılığı olarak toprağa gömdüm. Kuruşunu bile alamadık. Şirket de İbrahim de ortadan toz olup gitti… Elbette Akşehirliler salak değil, bu sıfata en çok ben yakışırım ama…

Son yıllardaki gelişmelere bakarsak Akşehir de az değil.