“Vazgeçtim gözlerinden, vazgeçtim sözlerinden.” Ahh Sezen ahh, hayatımızda ne kadar yer ettin sen böyle? Vazgeçmeyi bu kadar zor hale getirecek ne vardı ki…?   

Vazgeçmek denince neden içimize bir hüzün doluveriyor? Vazgeçmek, insana kendisini nasıl ağır ve duygusal hissettiriyor değil mi? Vazgeçmenin neyini bu kadar hayati ve değerli kıldık? Vazgeçmeyi hüzünle eşdeğer hale getirmenin neyini sevdik? Bunu değiştirmenin bir yolu yok mu?  

Bugüne kadar çoğumuza acı veren bu durumu, bakış açımızı değiştirerek daha kolay hale getirebiliriz diye düşünüyorum.  

Nasıl mı?

Şöyle ki; kullanma tarihi çoktan geçmiş bir ürünü veya kullanmadığımız eşyaları çöpe atarken arkasından yas tutuyor muyuz? Niye aynı şeyi kendimiz için yapamıyoruz? Niye bize hiçbir şekilde faydası olmayan geçmişi, ilişkiyi, duyguyu çöpe attıktan sonra arkamıza dönüp bakmadan gidemiyoruz? Sıkı sıkı tutunmak bize ne kazandırıyor? Denize atlarken ayağına taş bağlamaktan farkı ne? Vazgeçmek durumunda kaldığımız şey her ne ise mutluluk getiriyor olsaydı zaten vazgeçmek gerekmezdi değil mi?

Aslında mutsuz insan yoktur, mutlu olacağına inanmayan insan vardır. Bir tık daha ötesi mutlu olmayı seçmeyen insan vardır. Çünkü hayat seçimlerden ibaret. Biz seçiyoruz. Mutlu olmayı da, mutsuz olmayı da… Hatta kendimizi kurban moduna tutarak ömür boyu kurban olarak yaşamayı da…

Dünyada en çok satan kişisel gelişim kitapları arasında yer alan Guy Finley’in ‘Vazgeçebilmek’ isimli kitabı, mutlulukla aramızda dikilip duran o duvarı nasıl yıkacağımızı, vazgeçmemiz gerekenleri nasıl bırakacağımızı çok sade ve etkili bir dille anlatıyor.

Finley’in şu satırlarını özellikle paylaşmak istiyorum:

“Geride bırakmanın kendini kurban etmekle ya da kötü/olumsuz duygularla hiçbir ortak tarafı yoktur. Yani geride bırakmak tamamen içsel bir durumdur. Dolayısıyla kişi mutsuz olmasından dolayı mutsuzluk içine düşüyorsa, burada yanlış giden bir durum vardır ve bu ateşi söndürmek için benzin dökmeye benzer. Çünkü mutsuzluk kişinin üstüne gelmez. Mutsuzluk o kişinin içindedir, kişiden gelir. Mutsuzluk duygusu, bir parçayı bütünün kendisi sanmanın bir sonucudur ve aslında görünürde korkutucu gibi görünen bir durum, sorunun kendisi değildir. Bu sorunu yaratan bizim düşüncelerimizdir. Çünkü korkunç olan durum bizim tepkimizdir. İşte bu sebepten dolayı bir durumdan korkmak yerine bu durumun bilincinde olmak gerekir ki korkuyla olan olumsuz ilişki değişebilsin ve biz mutsuzluk yaratan duygu ve tepkilerimizi geride bırakalım.” 

Son olarak şunu da eklemek istiyorum; mutlu ve huzurlu bir hayatın yolu vazgeçmekten geçiyor derim. Bırak ve rahatla…