Theodore M. Efthimiades, Bermende köyünde doğmuştur. Mübadele yıllarında ise ailesi ile birlikte mübadeleye tabii tutularak Yunanistan’a göçmüştür. Theodore M. Efthimiades daha sonraki yıllarda çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Bermende köyü ile ilgili anılarını yazmıştır.

Bunun yanı sıra henüz Türkçe baskısı yapılmayan “Permata’nın Unutulmaz Anıları” adlı eserinde Bermende’nin 1920-22 yılları arasındaki sosyal ve politik durumu, yaşam biçimleri gibi pek çok konuyu da aktarmıştır.  Eser, Yunancadan 1991 yılında Louis J. Basel tarafından İngilizceye çevrilmiştir. Günümüz Türkçesine ise uzun uğraşlar vererek Mustafa Ökesli çevirmiş ve tarafıma iletmiştir. Kendisine de bu vesile ile şükranlarımı iletmek isterim. Çalışmalarımız esnasında eserin dilimize çevrilmiş halini şahsıma ileterek “Pervasız” okuyucusu ile buluşmasını sağlamıştır.

Theodore M. Efthimiades eserinin ilk bölümünde, Bermende’nin kuruluşunu ve yerleşen ilk Rum tüccarları anlatmıştır. Elbette günün şartlarında bazı noktalarda hataları olmuştur. Eseri gazetede yayımlarken bu hataları, yazının orijinalliğini bozmadan okuyucuya iletmeye çalıştım. Günümüz ve tarih açısından önemli ögeleri içinde barından bu eserin bazı bölümlerini okuyucu ile paylaşmanın, tarih açısından da önemli olacağı kanısındayım. Sözlerimi çok uzatmadan Theodore M. Efthimiades’in anıları ile sizi baş başa bırakıyorum.

“Atalarımız 1638 yılına kadar Konya şehrine (Frigya) ait Laodikya'da yaşamıştır. Laodikya o dönemler en gelişmiş bölgedir. Halıları “Ladik” ismiyle ün yapmıştır. Tarihi kayıtlara göre Sultan Murat, Perslere karşı komuta ettiği savaşta yani 1638 yılında yolunun üstünde bulunan Laodikya’dan geçmiştir. Şehrin sakinleri yanlarına hediyelerini alarak kendisini karşılamış ve şerefine bir yemek düzenlemiştir.

Sultan gittiği savaştan muzaffer olarak dönerken Laodikya'ya bir kez daha uğramış ancak askerleri Hıristiyanların tüm varlıklarını yakmakla tehdit etmiştir. Sultan suçlu askerleri bulup cezalandıramamış ancak insanların sıcak karşılamasını unutmamıştır. Bununla birlikte köylülere daha uzaklara göç etmelerini tavsiye etmiştir.

Sadece 25 aile panik halinde köyü terk edip Akşehir’e yerleşmiştir. Ancak bu şehir de Sultan’ın güzergahı üzerinde bulunduğundan batıya doğru devam edip Dere Boğazı isimli büyük bir vadinin girişinde yolculuklarını sonlandırmışlardır. Burada Meryem Ana’nın Göğe Yükselmesi Kilisesi’nden elde ettikleri kutsal yazıları biriktirip yeni anavatanları Permata’nın (Bermende) temellerini atmışlardır.

Biz Hıristiyanların Permata (Bermende), Türklerin Permanda veya Gavur Köyü olarak adlandırdığı köyümüz günümüzde Savaş Köyü olarak bilinmektedir.

Permata isminin ortaya çıkmasıyla ilgili olarak yapılan bence en doğru açıklama Grevena Aimilianos Baş Piskoposu tarafından belirtildiği gibi gittikleri yere Permata ismini vermişlerdir açıklamasıdır.

Köy, Toros Dağları’nda Poz Dağı ile Tumalıcı Dağı’nın bir araya geldiği bölgenin yamaçlarında Dere Boğazı isimli vadinin girişinde kurulmuştur. Karşısında Ankara, Konya ve Afyonkarahisar’a kadar uzanan tam anlamıyla tahıl ambarı olarak nitelendirilebilen zengin uçsuz bucaksız düzlükler bulunmaktadır. Aimilianos bu yerin güzelliklerini zengin bitki örtüsünü ve diğer cömert hediyelerini sıkça konu edinmiştir.

Köyün ortasından, Hıristiyan ve Türk toplulukları arasında bir sınır gibi işlev görev bir ırmak akmaktadır; Hıristiyanlar batı tarafındayken Türkler doğu tarafındadır. Bu iki bölüm arasında ciddi bir fark bulunmaktadır. Hıristiyanların yaşadığı bölgede neredeyse tüm evler iki veya üç katlıdır. Yollarda döşeme taşı bulunurken eksiksiz bir su sistemi kullanılmaktadır. En önemlisi de toplamda altı sınıftan oluşan bir okul, iki anaokulu ve bir de kızlar okulu bulunmaktadır. Aksine Türk bölgesinde sadece tek katlı evler bulunurken yollar çamurla kaplıdır. Sadece iki adet çeşme bulunmaktadır ve bir öğretmenin ders verdiği öğrencilerin yerde oturdukları tek sınıflı bir okul bulunmaktadır.

İlk yerleşimcilerin ne zaman geldiği bilinmemektedir ancak iki meslektaşımız tarafından verilen bilgiler dikkate alındığında ve Meryem Ana Kilisesi Kompleksi, konaklar ve okullar gibi mevcut veriler göz önünde bulundurulduğunda kanalizasyonun 17. yüzyılın ortalarında başladığı düşünülebilir. İlk yerleşimciler temel olarak Kayseri, Bursa, Fertek, Niğde ve Şile gibi yerlerden gelmiştir.

Bu insanların evlerini, köylerini ve ailelerini terk ederek neden buraya yerleştikleri önemli bir sorudur. Bunun iki temel nedeni bulunmaktadır: Öncelikle demografik nedenler ve ikinci olarak da güç kullanımı ve zulüm hariç olmak üzere ekonomik nedenler.

Yüksek arazilerden, ani nüfus artışı nedeniyle fazlalık nüfus; çoğalabilecekleri, gelişebilecekleri ve hayatta kalabilecekleri diğer bölgelere göç etmeye zorlanmıştır. Ancak 17. yüzyılda daha Amerika’ya göç söz konusu bile değilken Avrupa’nın medeni merkezleri de bu insanları kabul etmeye istekli değildir. Bu noktada dönemin feodalizm yönetimi altında olduğunu, ekonominin kapalı olduğunu ve üretim-tüketimin tamamen dahili kaynaklarla yürütüldüğünü unutmamak gerekmekte. Bu nedenle göçler, seyrek nüfuslu iç bölgelerde gerçekleşmektedir.

Arkasında Türk nüfusun bulunduğu bu kapalı devasa zengin düzlüklerde idari sınıfın gördüğü şey ise kaynakların ve zenginliklerin inanılmaz düzeyde istismar edilmesidir. Bu nedenle Hadgi-Arapoglou (Arapides), Hiokemoglou, Giagtzoglou (Grammatikopoulos), Vayianos, Apostolakis Efthimoglou (Efthimiades, dedem), Eliades, Amphiloglou, Beshbeshoglou (Bessbesides), Jazoglou’nun yer aldığı yirmi-yirmi beş kişilik tüccar grubu Permata köyünü kurmuştur.”