Ramazan ayında, iftar ve sahur yemeklerine ilave, Teravih namazlarının da kılınıyor olması, tarif edilemez manevi hazların yaşanmasına vesile olur.

Ramazan ayının diğer aylardan başkalığı, siz farkında bile olmadan ilişkilerinizde daha mülayim ve mütevazı olmanızdır. İstatistiklere bakıldığında her Ramazan ayında, asayiş olayları başta olmak üzere türlü kötülük ve yanlışların azaldığı görünür.

Bu ayın rahmetine inananlar, esen manevi rüzgarlara yelkenlerini fora ederek huzurla birlikte evlerinde ve mekanlarında bolluk ve bereketi yaşarlar. Varlıklı kişilerin bu ayda maddi paylaşımlarını en üst seviyelere taşımalarıyla beraber, iftar ettirme yarışına girerek ihtiyaç sahiplerinin yüzlerini güldürürler.

İftar yemeklerinde mümkün mertebe; sofradaki çeşitler abartılmamalı, evin hanımına ve dolayısıyla ev ekonomisine de fazla yük olunmamalıdır.

Verdiğiniz davetlerde kişileri; sıfatına, statüsüne, zengin ya da fakir olduklarına, oruçlu olup olmadıklarına bakmadan hatta inançlı olup olmadıklarını sorgulamadan sofranıza buyur edin. Sizin göreviniz insanları yargılamak değil, kalplerini yumuşatmak olmalıdır.

Haliyle bu sofralarda öncelikle fakir, derbeder, öğrenci, kimsesiz, varlıklı ama yalnız kalmış kişilerin olmasına mutlaka özen göstermelisiniz.

Bu ayda, madden zengin olanla fakir olan arasında, manen zengin olanla fakir olan arasında, kim olduklarına bakmadan kişiler arasında ünsiyet oluşmasına vesile olun.

Yakınlarınızdan başlamak üzere, çevrenizde bulunan ihtiyaç sahiplerine zekat ve fitre verirken, onları incitmemeye dikkat edin. Daha sonra da özellikle o insanlarla aynı sofrada oturmanızın, onları dışlamadan evinizde misafir etmenizin, sadaka olarak sevap hanenizin başköşesinde kesinlikle yer alacağını unutmayın!

Ramazan ayının manevi ikliminden, ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunarak payınıza düşen sevap miktarını artırmanın en güzel yolu, o insanlara samimi ve candan davranışlarınız olacaktır. Umulur ki ahir hayatınız, bu ve benzeri yaptığınız güzellikler sayesinde kurtulacaktır.

Velhasıl yardım ederek farzı yerine getirdim, yükten kurtuldum demek yetmez, onların yerine kendinizi koymaya gayret etmelisiniz. Alan el olmanın zorluğunu tahayyül etmeli ve sonuç olarak da veren el olmanıza vesile olan Allah’a her daim şükrünüzü ifa etmelisiniz.

Allah’ım; gurur, riya, kin, kibir ve kim ne der hastalıklarından, rezil ve zelil olmaktan, ikiyüzlü olmaktan, senin değerlerinden dünyalık mal mülk ve makam karşılığında vazgeçmekten sana sığınırım. Süresini bilemediğim ömrümü, senin rızana uygun rahmetin, bereketin, merhametinle dopdolu ve ailemle birlikte geçirmeyi nasip et. Amin.