28 Şubat darbesi sonrası devlet kurumlarında başlatılan kılık kıyafet yönetmeliğinden dolayı birçok başörtülü memurun görevlerine son verildi. Yönetmelik kapsamında etkilenen kurumların başında Milli Eğitim Bakanlığı, en büyük mağduriyeti yaşayan meslek grubu ise öğretmenler oldu.

 Yine 12 Eylül darbesi ile tohumları atılan ve 28 Şubat ile filizlenip büyüyen YÖK zihniyeti birçok gencin geleceğini kararttı.

Türkiye'de 28 Şubat döneminde uygulanmaya başlayan başörtüsü yasağı nedeniyle çok sayıda üniversite öğrencisi genç kız ise okuldan atıldı. Bunlardan maddi durumu iyi olanlarla, kişi veya kuruluşlardan destek sağlayanlar Almanya, Avustralya, Avusturya, Hollanda, İngiltere ve Amerika gibi ülkelere gitti. Bunlardan kimisi öğrenimini tamamladı, kimisi tamamlayamadı.

Nice üniversite öğrencileri sırf başörtüsü taktığı için sınavlara dahi alınmadı. Üniversite kapılarından içeri dahi sokulmadı. Mezuniyet törenlerinde okulunu dereceyle bitirenlere diploma ve başarı belgeleri bile verilmedi.

Aşağılandılar, horlandılar, sövüldüler hatta dövüldüler. Körpe gönüller kırıldı, zulmedildi, hiçbir terbiye ve nezaket kuralıyla bağdaşmayacak bir tavır sergilendi. Okul birincisi kızlarımız mezuniyet törenlerinde hüngür hüngür ağladı. Arş titredi, arz titredi ama bunu yapanlar ürpermedi bile. Onlar ise sadece sabrettiler.

Bir de katsayı uygulaması vardı ki, uygulama endirekt olarak tamamen başörtülülerle alakalıydı. Türkiye ikincisi olmuş başörtülü bir kızımız hiçbir üniversiteye yerleşememiş ve öğrenim görememişti. Türkiye ikincisinin okuyamadığı bir sistemde kimlerin mağduriyet yaşabildiğini bir tahayyül edin bakalım.

 Sessiz yığınların gözyaşları artık sessiz ve kanlı akmıyor; sevinçten sesli ve berrak akıyor. Her karanlığın bir aydınlığı olsa gerek bugün güneş daha bir berrak ve canlı doğuyor. Her yokuşun bir inişi olsa gerek bugün adımlar daha da hızlı atılıyor. Her güçlüğün bir kolaylığı olsa gerek yorgun yüzlerdeki kırışıklıklar kaybolup gidiyor.  

Bugünlere çok şükür. Çok şükür ki 28 Şubat süreci dahil, geçmişte başörtüsünden dolayı, okullarından uzaklaştırılan mağdur öğrenciler yarım bıraktıkları okullarına yeniden kayıt hakkı kazandı. Ardından kılık kıyafetinden dolayı devlet görevliliğinden uzaklaştıranlar yeniden görevlerine dönmeye başladı. Ama bir nesil heba oldu gitti. Aile düzenleri, psikolojileri, kısaca dünyaları değişti; hayatları alt üst oldu.

28 Şubat başörtüsü mağdurları bugün 25 yıl sonra okullarına dönse de onlar artık 40-45’li yaşlarda. O gün öğrenci iken 20 yaşlarında olan gençler, bugün belki de birer anne. Belki de öğrenci olan çocukları var. Giden onca hayat karşısında şimdi üzülsünler mi sevinsinler mi? Ama şu bir gerçek ki, bugün onlar buruk bir sevinç içerisindelerdir eminim. Çünkü kendilerinin çektiği acı ve ızdırabı, bundan sonra hemcinsleri çekmeyecek, rahat ve huzurlu bir şekilde okul sıralarında oturacaklardır.

Başı açığıyla, başı kapalısıyla herkes ama herkes bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olmalıdır. Kimse başı açık diye, kimse başı kapalı diye hor görülmemelidir. İster başı açık olsun, ister kapalı olsun insanımızın başı her zaman dik olsun!