Aslında koronadan daha önce kendimi “dönülmez yolculuğa” hazır hissediyordum. Yaşıtlarımı, hatta küçüklerimi öteki tarafa göndermiştim. Kalmanın yolu yok, sonuçta hepimiz gideceğiz.

Ama şöyle ağrısız sızısız kolay olsun ölüm. Fazla uzamasın hem kendim hem de çocuklarım sıkıntı çekmeyelim. Böyle dua ettim daima. Çünkü yaşarken safra kesesi gibi bazı organları kaybetmiştim ama umudum kalbimdeydi;

4 stent 2 kalp krizi geçirmiş ilaçlarla yaşıyor olmam bana umut veriyordu. Yanında diyabet yüksek tansiyon gibi arkadaşlar olunca;

Hoop! Küt! Paldur-küldür giderdim. Yani ümidim böyleydi…

Sonra bu covit-19 çıktı hayallerim bozuldu. Yakalandığımda büyük olasılıkla uzun süre çile çekiyorsun sonra Azrail gelip seni götürüyor.

Yakınlar, özellikle eş ve çocuklar perişan. Cenazende cemaat bile yok. Üç-beş özel görevli… Haydi sana güle güle!

ŞİMDİ:

Ölümden hiç korkmayan ben, ürkek bir kelebek oldum. Her çeşit önlemi alıyor gözle görünmeyen bu düşmandan kaçıyorum.

Başka bir açıdan bakınca bu virüsün “özel görevli” olduğunu düşünüyorum.

Dünyamız 7 milyar nüfusa ulaşmış, kaynaklar tükenmiş önlem almanın ilk yolu bu olmalı…

Akla ait yeteneklerin bittiği yerde görünen o ilahi güç bize bu virüs aracılığıyla yeni programını gönderdi.

Çocuk veya gençseniz özel koşullar yoksa hasta bile olmuyorsunuz.

Çalışan, üreten, toplum için gereken durumdaysanız, sağlamsanız virüs bulaşsa dahi ya etkilemiyor veya kolay atlatıyorsunuz.

Yaşlılara gelince; kendine, çocuklarına ve topluma faydası olmayanlara haydi gülegüle!...

Bu standartlar içine girmeyenler de var bunlar yaradandan torpilli…

Kendimi bu programın dışında tutuyordum. Azrail gelirse söyleyeceklerim vardı;

“Ama bak ben çalışıyorum. Tersine çalışan saat yapıyorum!” diyecektim. Pandemi sürecinde işi bıraktım.

Azrail’in;

“Başlarım len! Senin saatine… Haydi gidiyoruz” demesine engel kalmadı…

Baktım olmayacak can havliyle tekrar yazmaya başladım. Azrail gelirse bu defa ona,

“Bak! İşte yazıyorum, hala bir işe yarıyorum. Bırak beni…” diyeceğim ama onun cevabını duyar gibiyim;

“Ben nice değerli, önemli adamları alıp götürdüm. Yazarmış ha hay! Zaten yazdıklarını fazla okuyan bile yok” derse…

Yolculuğa engel kalmıyor.

Bu virüs beni yakalayınca yeni bir süreç başlayıp Azrail’in işi kolaylaşabilir.

İşte bu noktada size önemli bir görev düşüyor. Benim okuyucum özeldir, zekidir, beklentimi çoktan anladı. Gereğini yapar artık.