AŞURE : KAZANDA KAYNAYAN SEVGİ, BİRLİK, BERABERLİK VE DAYANIŞMADIR

Sabahtı. Erkenden uyandım. Bu artık bende bir alışkanlık oldu. Yıllarla gelen bir alışkanlık. Hafta içi de olsa hafta sonu da bu alışkanlık devam ediyor. Erkenden hep mesai saatinden önce iş yerinde olmak adeta koşar adım iş yerine gitmek, iş yerinin kapısına varmadan 100 metre ilerisinde kapının anahtarını elime almak.

Sabahtı. Her temmuz ayında Akşehir’in sokaklarında, ana caddelerinde, kaldırımlarında, Çay Mahallesinde, Kızılca Mahallesi’nde, Şirin Irmak Sokağında aşure ayında tarifi imkansız güzel bir koku dolaşır Akşehir’imizde. Bu aşure ayının kokusudur. Bu dumanı Akşehir’in üzerinde tüten aşurenin kokusudur.

Koca koca kazanlar kurulur. Neler yoktur ki aşure kazanının içerisinde. Nohut, buğday, kuru meyveler, nar parçaları neler neler, sabırla karıştırılır yavaş yavaş.

Bu bize tarihimizden gelen bir kültürel mirastır.

Sabahtı. Aşure kokusu sabahtan kapıdan evin içerisine geliyordu. Kapı çalındı. Bir tepsi içerisinde tepsinin alabildiği kadar beş veya altı tabak aşure. Bir tabağı da bize verildi. Mis gibi koku sardı odanın içerisini.

Sitede komşu aşure pişirmiş dağıtıyordu. Ne güzel bir alışkanlık. Geçmişten günümüze gelen bir alışkanlık, geçmişten günümüze bir selam, günümüzden istikbale bir dua.

Aşure güzelliği tabaklarda komşulara dağıtılması ile başlar. Aşure malzemeleri de oldukça ederli fakat olsun, bir öksüz çocuğu, bir garibi sevindirmek, sevabını almak da kolay mı? Her zorluğun da bir güzelliği elbette olacak.

Aşure dağıtılmasındaki amaç; kazanda kaynayan sevgiyi paylaşmaktır,

Aşure dayanışmadır.

Aşure sevgidir.

Yıllar öncesini düşünüyorum da o günlerimizde sevgi daha çoktu, sessiz mahallelerde paylaşım, birlik ve beraberlik de vardı.

Küçücük bir tabak aşure ile sokaklarda dayanışma daha çok sağlanır, hatta komşu annelerin birbirlerine aşure tarifleri de duyulurdu. “Naciye’nin aşuresi biraz tatlı olmuş, diğer komşu pencereden “yok yok biz tatlı seviyoruz, güzeldi, gibi sözler duyulur kimse de kimsenin aşuresi hakkında , “seninkinin cevizi az, diğer komşunun çok, seninkinde nar tanesi var, diğerinin fındığı çok, fasulyesi az…” gibi sözler söylenmez, gelen tabak evdeki başka bir kaba aktarılıp, aşure tabağı yıkanır ve komşuya verilirdi, Böylesine tatlı ve güzel bir komşuluk, sevgi ve saygı ortamı vardı.

Aşure sadece içerisinde nohuttun, fasulyenin, kuru meyvelerin bulunduğu bir tatlı değildi, farklı insanları da birleştiren sevgi ve saygı ortamının oluştuğu, bir sofra altının etrafında toplanılan, bir tabağa üç dört kaşığın girdiği, her kaşığında sabrın, emeğin, sevginin, kardeşlik ve mutluluğun olduğu bir bereketti.

Aşure paylaşmaktı, sevgiydi, dostluktu, arkadaşlıktı, kısacası biz buna insanlık ve insan olmadır da diyebiliriz.

Aşure kültürdür, inançtır ve sevginin, paylaşılın sembolüdür de diyebiliriz.

Son söz: Aşure bir tatlı değil; kazanda kaynayan, sevgi, birlik, beraberlik ve dayanışmadır.

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }