Aşkın her hali güzel de ben niye acı çekiyorum.

 Davadan çıkıp hukuk bürosuna geçtim. Dosyaları toplayıp erkenden Zeynep'in yanına uğramayı düşünüyordum. Biraz zaman sonra kapı çaldı.

"Gel."

"Müsait misin?"

"Ne güzel sürpriz, müsaidim gel."

"Canım sıkıldı, öyle bir uğrayayım dedim. İşin yoksa dolaşalım biraz."

"Tamam, canım bende erken çıkıp sana gelecektim. Kalp kalbe karşıymış. "

Dosyalara bir göz atıp kalktım.

"Haydi çıkalım."    

 Önce güzel bir yemek yedik. Aslında Zeynep’i bana neyin getirdiğini az çok tahmin ediyordum. Olağan konuşmalar yaparak vakit geçirdik. Kafenin birinde kahvelerimizi içtik. Sonra da sinemaya gittik. Komedi filmi seçmiştim ama Zeynep de en ufak bir tebessüm belirtisi bile olmadı. Çıkışta Ayşegül aradım.

”Bebek’e gel gece kulübüne gidelim “dedim.

Gece kulübünün kapısında Ayşegül’le karşılaştık. Zeynep’i durdurdum;

“Sana ne oldu bilmiyorum. Ama bu gece bunu ertele. Yarın istersen beraber ağlarız.”

“Tamam."

 Birkaç kadeh tekiladan sonra kafalar güzelleşince kendimizi piste atıp deliler gibi dans ettik. Etrafımızı saran erkek kalabalığını görmezden geldik. Daha sonra taksiye binip eve gittik. Herkes odasına geçti. Gece bir şeyler daha ertelenerek bitti.

 Cumartesi sabahı erkenden kalktım. Güzel bir kahvaltı hazırlayıp, Ayşegül’ün odasına gittim. Ayşegül’ü uyandırmak kolaydı. Üzerinden battaniyeyi çekince bir iki küfür eder sonrada banyoya giderdi. Yine öyle oldu. Bu kez banyoya gitmeden;

“Hadi gel, Zeynep’i birlikte uyandıralım” dedim.

Gözlerini ovuşturarak ve esneyerek (ağzı yırtılacaktı neredeyse)

“Tamam, yüzümü yıkayıp geliyorum” dedi.

 Zeynep’in odasının önünde bekledim. Ayşegül gelince sessizce ayaklarımızın ucuyla basa basa odaya girdik. Ben soluna, Ayşegül sağına yattı. Ellerimle saçlarını tarayarak iğrenç sesimle şarkı söylemeye başladım.

“ Ay doossst!

Canım hey!

Kakltı göç eyyledi Avşar elleri hey

Kakltı göç eyyyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir.

Arabatlar yakın eder ırağı,

Arabatlar yakın eder ırağı,

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir…”

Ayşegül de şarkıya eşlik edince işkence tamamlandı. Ve amacımıza ulaştık.

“Yeter Allah aşkına uyandım.”

“Günaydın o zaman.”

“Gün sayenizde aymadı canım.”

“Hadi kalk kahvaltı hazır.”

“Tamam geliyorum.

Odadan çıkarken yarım kalmış şarkımıza devam ettik.

“Ay dooooost,

Canım hey.

Dadaloğlum bir gün kavga kurulur.

Dadalooğlum bir gün kavga kurulur,

Öter tüfek davlumbazlar vurulur.

Nice Koçyiğitler yere serilir.

Nice Koçyiğitler yere serilir.

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.

Ay dooooost,

Caaaanım hey.”

Kahvaltı da konuşmadık. Sonra da günü programlamaya başladık.

“Benim bir müvekkilime görüşmem lazım. Ayşegül sen ne yapacaksın?”

“Canım ben Sedat ile buluşacağım. Hafta sonu Abant’a gidelim dedik.”

“Zeynep sen?”

“Ben de kursa gideceğim. Birkaç öğrencimle gösteri hazırlıyoruz. Onlar gelecek.”

“İşin bitince buluşalım istersen?”

“Haberleşiriz.”

“Tamam canım. Eee Ayşegül bu kez ilişkin iyi gidiyor galiba?”

“ Ayy evet ya maşallah deyin kızlar. Evlenme teklifi bekliyorum.”

“Biraz naz yapma ama hemen kabul etme.”

“Olur mu Zeynep? Ben ne zamandır bu anı bekliyorum.”

“İki aydır. Sahi siz çıkmaya başlayalı iki ay oldu mu ?”

“Hahaha çok komik.”

“Tamam tamam kızma. Ama sen yine de bu hafta sonu tatiline bu kadar anlam yükleme.”

“ Fesatsın Ela niye keyfimi kaçırıyorsun?”

“Yok, canım benim sonradan üzülme diye. Yani her ihtimale hazırlıklı ol. Bu arada fesat değil gerçekçiyim. Hem evlenmenizi bende çok isterim. Çok yakışıyorsunuz birbirinize.”

“Evet ya sen sarışın o esmer. Süpersiniz.”

“Teşekkür ederim kızlar. ”

“Eee Ela Hanım sizin yanınızda ne zaman birini göreceğiz?”

“Benim umudum yok. Sizde umutlanmayın.”

“ Taliplerin de var ama?”

“Kimmiş talibim?”

“Sedat’ın arkadaşı Sinan seni sordu bana.”

“Neyimi sordu ki?”

“Kızım saf mısın ya? Neyi sorabilir? Görüştüğü biri var mı diye sordu.”

“Saf değil, saf numarası yapıyor.”

“İlgilenmiyor böyle şeylerle deseydin.”

“Hayır, canım yok dedim.”

“Benim için sorun değil. Sen uğraşırsın. Hadi neyse ben kalkıyorum. Zeynep işin bitince ara.”

“Tamam canım.”

“Öpüldünüz kızlar.”

“Sen de…”

 Odama çıkıp banyoya attım kendimi. Ayşegül’ü gelinlikler içinde düşündüm bir an. Çok güzel bir gelin olurdu canım arkadaşım. Masmavi gözlere, çıkık elmacık kemiklere, uzun yüze sahipti. Zayıf orta boylu çıtı pıtı biri kızdı. Çokta güzel giyinir kendine dönüp bir daha baktırırdı. Barbi bebekten tek farkı boyunun biraz daha kısa olmasıydı. Sedat’la iki ay önce bir dava sayesinde ( Ayşegül’ün ilk davasıydı.) tanışmışlardı. Benim yanıma uğradığı bir gün yaşlı bir kadın oğlu için gelmiş avukat tutacak parası olmadığı için yardım istemişti. ( Genelde gelirler ama hiçbir şey elde edemezlerdi. Hukuk bürosunun katı kuralları vardı.) Beni beklerken tesadüf kadının sekretere anlattıklarının dinlemiş dayanamamış dosyayı almış. Ayşegül öyle kaptırmıştı ki kendini bende mesleğini sevmeye başladığını sanmıştım. Meğer bizim kız dosyaya bakan savcı Sedat Aksoy’a kaptırmış kendini.

 Eve girdiği zaman karısını kanlar içinde yerde bulan adam maktülün karnından bıçağı çıkarmış. Öldüğünü anlayınca polis çağırmış. Polisler geldiğinde cinayet aleti hala adamın elindeymiş. Konu komşuda arada adamın karsına şiddet uyguladığını söyleyince bir numaralı zanlı olarak adamı almışlar. Ayşegül adamın suçsuz olduğuna kendini inandırmış dava için çırpınıp duruyordu.

 Maktul Elmas Dinç aslında geçmişte hayat kadınıymış. Süleyman Dinç kadına âşık olunca geçmişini silip nikâhına alarak temiz bir hayat sunmuş. İçindeki şüpheyi hiçbir zaman yenememiş. Bu yüzden arada tartışırlar, kendine hâkim olamayan adam karsını dövermiş. Karısının bir şeyler karıştırdığından eminmiş ama kanıtı yokmuş.

Adamın anlattıkları aynen buydu.

“Yattığı adamlardan biri öldürmüştür. Son zamanlarda eve bile gitmiyordum. Karımı çok sevdim ben geçmişini bile görmedi gözüm. Ama o vazgeçmedi.”

 Adamın teorisi doğru çıktı. Elmas Dinç genç sevgilisi tarafından bıçaklanarak öldürülmüş. Evine aldığı o gün artık görüşmek istemediğini kocasının şüphelendiğini söylemiş. Ayrılığı kabul etmeyen sevgili çıkan tartışmadan sonra kadını karnından iki kez bıçaklamış Ayşegül’ün olayın aydınlatılmasında rolü büyüktü. Komşularla defalarca görüşüp, eve girip çıkanları tespit etmiş, polisle iş birliği yaparak katilin kim olduğunu ortaya çıkarmıştı.

 Savcı Sedat Bey genç Avukat Ayşegül Hanımın başarısından ve güzelliğinden etkilenmiş ve aralarındaki ilişki bu şekilde başlamıştı.

 Banyodan çıkıp üzerimi değiştirdim. O sırada telefonum çaldı. Arayan müvekkilim Semra Hanımdı. Bugün ki görüşmeyi iptal edecekmiş, oğlu biraz rahatsızmış, kusura bakmayacakmışım, iyi günlermiş. Aslında iyi oldu. Hafta sonunu Semra Hanım mutsuz evliğini dinleyerek, boşanma davası hakkında konuşarak geçirmeyecektim. Evde kimse kalmamış. Bende günümü kitap okuyarak dolu dolu geçirdim.

 O gün Zeynep eve çok geç geldi. Tek kelime etmeden odasına geçti. Biraz bekledim sonra yanına gittim. Yatağına uzanmış ağlıyordu. Sessizce yanın yattım. Bekledim.

“Aşkın her hali güzelde benim canım niye bu kadar yanıyor Ela?”

(…)

“Ayşegül’le gittiğimiz partide gördüm Onu. Sonra Onu görmek için gittiğim diğer partilerde. Dans ettik birlikte. Sustum hiç konuşmadım. Ona baktım. Konuşursam büyüsü bozulur diye korktum. Sonra bir gün kursa çıkageldi. “Birlikte kahve içelim “dedi. Gittim. Adı Levent’miş. Yirmi altı yaşındaymış. Mavi gözlü, kumral saçlı, kirli sakallı çok yakışlıydı Ela. Benden çok hoşlanmış, beni görmediği zaman özlüyormuş. O gün o gittikten sonra bütün gün sanki dans etmedim uçtum. Aşk bana kanat takmıştı. Aşkla uçtum. Aşka uçtum. Nereden bilebilirdim taktığı kanatlarla içimde ne varsa söküp gideceğini. Senin müvekkilinle yemeğe çıktığın akşam bizde Ayşegül’le alış veriş merkezine gittik. Ona daha güzel görünme için bir sürü kıyafet aldım. Alış veriş merkezinin restorantına oturduk. İçim içime sığmıyor kabuğumdan taşıyordu sanki. Arkadan gelen bir çocuğun cıvıltısına kulak verdim. Sonra dönüp baktım. Çocuğa baktım masmavi gözleri uzun sarı saçlı, beş yaşlarında çok sevimli bir kız çocuğuydu. Yanındaki kadın esmerdi ona benzemiyordu. Yanındaki adama baktım. Levent’ti. Önce kötü düşünmek istemedim. Ama çocuk Levent’e baba deyince alışveriş merkezi bir bütün halinde başıma yıkıldı. Sonra ki gün Levent’e seni karın ve çocuğunla gördüm deyince inkâr etmedi. Bekledim Ela inkâr etmesini bekledim. Ne bileyim işte boşandım demesini, ayrı yaşıyoruz demesini bekledim. Ama o;

“Evet, ben evliyim. Mutlu bir aile yaşantım var ama bu seninle yaşanacaklara engel değil ki. Senden çok hoşlanıyorum Zeynep” dedi.

“Hiçbir şey söylemeden çekip gittim. Aşkı ne zannediyordu ki? Nasıl bu kadar küçültebilir? Nasıl bu kadar vurdumduymaz davranabilir?

 

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }