Aşkın diğer yanı Cinnet 2004

Okulda bir hocamız vardı. Ufak tefek, kel kafası ile çok itici bir havası vardı. Gözleri rahatsız edici boyuttaydı. Bakışları sanki sizi yavaş yavaş soyduğunu hissettirir. Hakkında bir kaç dedikodu duyduk, üst sınıflardaki kızları sıkıştırmış diye ama sadece dedikoduda kaldı, kanıtlanamadı. Sedat Hoca geliyor dediler mi kızlar kaçacak delik arardı. Bu yıl bizim idari yargı dersimize o girecekmiş.

Zeynep ve ben hocanın gözüne çarpmamak için sınıfın en arka sıralarına otururduk. Notumuzu alır sessizce dersten çıkardık.

 Okul ve iş beni çok yoruyordu. Sabahları kalmak işkence gibi geliyordu. Bir sabah Zeynep beni uyandırmadan okula gitmiş. Kalktığımda saate baktım yarım saat gecikmişim. Hemen üzerime bulduğumu geçirip bir yandan Zeynep'e söylenirken bir yandan da dua ediyordum.

"İnşallah Sedat Hoca beni derse alır."

 Okula gittiğimde kalabalık bir grubun bahçede toplandığını gördüm. Konuşuyorlar daha doğrusu tartışıyorlardı. Önce okula doğru yöneldim. Saate baktım kırk beş dakika geç kalmıştım. Derse girmekten vazgeçip kalabalığa doğru gittim. Kızlı erkekli grup el kol hareketleri yapıyorlardı ortam baya gergin görünüyordu. Biraz daha yaklaşınca konuşmalarını duydum.

"Nasıl saldırır sana?"

"Karısı kızı yok mu bu adamın?"

"Terbiyesiz, biri şuna haddini bildirse..."

İyice yaklaşınca bankta oturan Zeynep'i fark ettim. Ağlıyordu. Duyduklarım gördüklerim canımı sıktı. Kafamın içinde bir resim belirdi. Yok, canım olmamıştır öyle bir şey.

"Zeynep ne oldu?"

(...)

"Konuşsana Zeynep ne oldu?" Kalabalığa dönüp;

"Ne oldu?" diye sordum. Birisi;

"Sedat Hoca" dedi, cümlenin sonunu dinlemeden okula doğru yürümeye, koşmaya başladım. Ne Zeynep'in arkamdan bağırışını duydum, ne de etrafımda olanları gördüm. O an ne düşündüğümüm ne yaptığımın farkında değildim. Koridorda Sedat Hocayı görünce durdum.

"Ne yaptın ona?"

"Ne diyorsun anlamıyorum."

"Ne yaptın ona?" Sesim yükselmiş, koridordaki herkes bize bakıyormuş. Benim ise tek gördüğüm karşımda duran Sedat Hocaydı.

"Sen kimsin, terbiyesiz bana nasıl bağırabilirsin?"

Cinnet dedikleri bu olsa gerek. Gözüm karardı, nerede olduğu, kim olduğumu, karşımdakinin kim olduğunu bir an unuttum. Yakasına yapıştım, tekme tokat Allah ne verdiyse artık. Ufak tefek olduğu için zorlanmadım. Arkada kalan bir tutam saçını tutuyor bir yandan da bağırıyordum.

"Nasıl yaptın pis sapık." Öyle seri vuruyordum ki karşılığını veremedi, bir şey yapamadı. Sonra arkamdan birini beni çektiğini fark ettim. Beni adamın üzerinden çektiklerinde, etrafımdakileri duymaya olup bitenin farkına varmaya başladım. Sedat hoca karşımda;

"Attıracağım seni bu okuldan, terbiyesiz, sen kimsin de bana vurabilirsin?"

Zeynep koluma girip bahçeye çıkardığında tam anlamıyla kendimde değildim.

"Ne yaptın Ela? Ne yapacağız şimdi?"

"Sana saldırdı mı?"

"Bunun bir önemi yok."

"Nasıl bir önemi yok Zeynep!"

"Başını yaktım senin, okuldan atarlar seni. Of yaa!"

"(...)"

O an yaptığım şeyin sonuçlarının kötü olabileceğini yeni kavramıştım.

"Ela Nazmi Hoca seni çağırıyor."

Nazmi Hocamız da vergi hukuku dersimize giriyordu. Fakülte tarafından sevilen sayılan profesördü. Hafif kel, uzun boylu, kalıplı biriydi. Öğrencilere çok babacan davranır, korur kollardı.

"Hocam beni çağırmışsınız."

"Ne yaptın Ela sen?"

"Hocam ben şey.."

"Ela bu yaptığının mantıklı açıklaması var mı?"

"(...)"

"Ela sonuçlarının ne olacağını biliyor musun?"

"Hocam ben..."

"Ela seni kurtarabileceğim bir şey söyle. Neden yaptın?"

"O, Zeynep'e saldırmış."

"Nasıl yani, nasıl saldırmış?"

"(...)"

"Tamam bekle?"

Dışarıya çıktı, biraz sonra geri döndü, siyah deri koltuğuna oturdu. Bana da karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Oturdum, sessizce bekledim. Oda kapısı çaldı, içeriye Zeynep girdi.

"Gel Zeynep."

"Buyurun hocam?"

"Zeynep Ela Sedat Hocanın sana saldırdığını söyledi. Doğru mu?"

"(...)"

"Kızım korkmana gerek yok, doğru mu değil mi?"

"Doğru hocam."

"Nasıl oldu?"

"Ben tuvaletten çıkıyordum, Beni içeriye itti. Sonra benden çok hoşlandığını söyleyip.."

"Tamam kızım. Sen çık. "Elini kafasına götürdü, sıkıntılı bir halde derin bir nefes çekti.

"Evet, Ela, sana gelince sebebi ne olursa olsun hocana bu şekilde davranmanı haklı çıkarmaz."

"Biliyorum hocam."

"Senin için Dekanla konuşurum ama disiplin cezası alırsın."

(...)

"Şimdi çık yarın senin yarın sabah 09:00 da gel."

Dışarıya çıktığımda Zeynep'in gözleri kan çanağına dönmüş beni bekliyordu.

"Ne oldu?"

"Yok, bir şey sen nasılsın?"

"Kötüyüm Ela, şu hale bak benim yüzümden...

"Tamam, sorun yok. Yoruldum hadi eve gidelim."

İçim içim yiyordu. Okuldan atılırsam babama ne diyecektim? Affetmezdi beni. Zaten sorunlu bir baba kızdık. Şimdi birde bu olay kopma noktamız olabilirdi. Ben bunları düşünürken kim bilir Zeynep'in aklından neler geçiyordu...

...

Akşam televizyonun karşısında boş boş oturuyoruz. Ne Zeynep de ses var ne ben de bir kıpırtı. Kafamın içinde saçma sapan bir sürü şey var.

"Eğitimci bir babanın kızı hocasını dövdüğü için fakülteden atıldı." Skandal büyük. Allahım babam için ne utanç verici bir durum. Ama şimdiki aklımla dünü yine aynı şekilde yaşardım. Kapının zili ile daldığım düşüncelerden sıyrıldım.

"Ben bakarım madam gelmiştir" deyip Kapıyı açmaya gittim.

"Baba!"

"Kızım"

(...)

"Sarılmayacak mısın babana Ela."

"Şey ben, şaşırdım. Bu ne güzel sürpriz."

Sarıldım babama. Acaba duydu mu? Ama duymuş olsa şu ana boynuma sarılmak yerine boğazıma sarılırdı.

"Nereden çıktın sen, yani geleceğinden bahsetmedin.

"Ankara da işim vardı. Gelmişken sana da bir uğrayayım dedim."

"İyi yapmışsın babacığım. Hayırdır ne işi bu."

"Hayırdır kızım bu ahret sorusu ne içeriye davet etmeyecek misin beni?"

"Affedersin baba, tabi geç "

"Yok, şaka yapıyorum. Hani bizim Muhsin Hoca vardı ya?"

"Evet."

"Felç oldu, durumu pekiyi değil, adamın son isteği oğlunu görmek. Oğluna ulaşamadık. Bizde emeği çoktur bilirsin, oğlunu alıp götürmeye geldim."

"İyi yapmışsın babacığım. Sen otur aç mısın?"

"Yok, kızım gelirken yedim bir şeyler"

"Kahve yapayım o zaman."

Kahveleri yapmak için mutfağa geçtim. Tesadüfün böylesine küfür ediyordum. Bir taraftan da Muhsin Hocaya üzülmüştüm. Zavallı adam Allah acil şifa versin. Çok iyi biridir. Oğlu Ankara da Gazi Üniversitesinde öğretim görevlisi. Baba oğul ilişkisi çok sağlam değildi. Muhsin Hoca öğrencilerine çok düşkündü. Öğrenciler ona karşı saygı ve sevgiliydiler. Ve benim babam ne kadar iyi kalpliydi ki Muhsin Hoca için kalkıp buralara kadar gelmiş.

Muhsin Hocanın da babama çok yardımı oluştu. Maddi manevi her zaman birbirlerini kollarlardı. Bazen bize gelir;

"Sıcak aile saadetinizden bir yudum almaya geldim" derdi. Karısı beş yıl önce kanserden ölmüş, oğluyla üniversite dolayısıyla ayrı kalmış. Tek başına yaşardı. Kır saçlı tombul ihtiyarın yeşil gözlerinde derin bir sızı vardı. Açık alnı güneşten parlar, bir kahkaha attı mı koca göbeği kahkahasıyla inip kalkardı.

 Babamla Zeynep'le tanışmış muhabbet etmeye başlamışlardı. Daha doğrusu Zeynep babamın gözaltında sorgudaydı.

"Kimsin, nerelisin, kimlerdesin, baban ne iş yapar, falan filan Sanki tanıyacak. Zeynep de babama cevap verirken yine şu mahcup tavrını takınmıştı.

"Babam ben on yaşındayken şehit olmuş. Astsubaydı. Annem ben ve kız kardeşimle birlikte Adana da yaşıyoruz."

Babam Zeynep'i sevmişti. Bu şimdilik benim için artı puandı. Madam da elinde yemek dolu tepsiyle geldiğinde ekip tamamlandı. Babamla tanıştırdım. Madam babama;

"Gözünüz arkada kalmasın. Bu kızların tek derdi okumak. Maşallah çok iyi yetiştirmişsiniz. Kızlar bana emanet."

Babamın gözlerinde ilk defa gururu gördüm. Ah zavallı babam, bir bilsen benim şu an disiplin kurulunda tartışılana cezamı...

Madam gittiğinde babamı benim odama yatırdım. Zeynep'in yanına geçtim.

"Ela babam duymadan şu iş bir halledilse"

"Eninde sonunda duyacak. Sonu şimdiden belli. Sorunu geciktiriyorum sadece. Zeynep sabah babama bahsetsem mi?"

"Olmaz bekle bakalım ne olacak. Belki umduğumuz gibi olmaz."

"Yapma Zeynep çıkar şu pembe gözlüklerini."

"Nereye?"

"Salona biraz oturacağım."

Salonda biraz oturdum. Uyku tutmayınca babamın yanına geçtim. Zavallı yol yorgunluğuyla uyuyup kalmış, horlamaya bile başlamış. Yanına kıvrıldım. Sessizce özür diledim ve ilk defa bu kadar yakındım babama....

font-family:"Times New Roman","serif";mso-bidi-font-family:Calibri;}
{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }