Sultan Dağları’nın eteğine kurulan Akşehir’e kurulduğu günden beri İbre Çeşmesi, hayatın sürmesi için su vermeye devam ediyor.

Akşehir Kızılca Mahallesi, İbre Sokakta bulunan bu çeşmenin ilk yapılış tarihi bilinmiyor. İbre, Arapça bir kelime olup “çam, ardıç, sedir vb. ağaçların yaprağı” anlamına gelmektedir. Buradan yola çıkarsak Akşehir’in kuruluş yıllarında Sultan Dağları yamaçlarında bulunan çam, ardıç, sedir gibi ağaçların yapraklarından süzülerek toprağa karışan yağmur sularının hemen ibrenin az yukarısında bir pınar olarak yeniden gün yüzüne çıktığını anlarız. Kayalar arasında bir yol bulan bu su etrafını yeşillendirerek kendini belli eder. İnsanlar ilk olarak sudan dolayı oluşan çamurları taşlarla kapatarak bu pınara ulaşacak bir yol yaptılar.

Türkler Anadolu’ya geldiklerinde yerleşim için özellikle su bulunan dağ eteklerini seçtikleri görülür. Bu yerleşimlerden biri de Akşehir’dir. Haçlı Seferleri sırasında Anadolu Selçuklu askerlerinin Akşehir’deki pınarlara ve kuyulara zehir atıp toprakla kapattıklarını tarihi kaynaklar yazmaktadır. O devirde Akşehir’de yaşayan Nasreddin Hoca’nın çeşmeye giden kızına testiyi kırmadan tokat atması çok bilinen bir fıkradır.

1277 yılında Akşehir yakınlarındaki Selçuklu ordusu ile Karamanlıların savaşması sonucu Akşehir köylerinden olan Kara Aslan ve Monas köylerinden gelenler İbre Çeşmesinin yakınına yerleştiler ve 1280’li yıllarda İbre suyuna giden yol üzerinde Kızılca Mescidi’ni yapmaya başladılar. Zamanla çeşmenin diğer tarafları da evlerle sarılmıştır. İbre Çeşmesi’nin pınarı o devirde dağdan kesilen çam ağaçlarının gövdesinden yapılan oluklarla daha aşağıdaki geniş alana getirilmişti.

Akşehir’e pek çok Selçuklu prensesi gelin olarak gelmiştir. Bunlardan birisi de Bahar Sultan idi.  Kimsesizlere ve fakirlere yardım eden Bahar Sultan halkın gözünde ermiş bir kişiliğe yükselmişti. Nitekim İbre Çeşmesi yakınlarında bulunan mezarı zamanla bir yatır halini almıştır. Şair Haki “Akşehir Medhiyesi”nin bir yerinde:

“Bahâr Sultân yâd eyle kim oldur erlerin şâhı

İhâta eylemiş sular temâşâ eyle ol mâhı 

Varıp anda karâr etsen safâdır câna vallâhi” şeklinde yazar. Şair burada erenlerin en büyüğü olarak Bahar Sultanı an, onun türbesini suların sardığı bir balık gibi seyret ve o sudan içmeye karar verirsen canına sefadır vallahi demektedir.

Canlara sefa olan İbre Çeşmesi, Osmanlı devrinde de akmaya devam etmiş, fakirler, yoksullar ve kimsesizler bu çeşmeden para vermeden testilerini doldurup evlerine taşımışlardır. Özellikle kadife şiplerini giyen genç kızlar alım çalımlı adımlarla ellerinde testiler ile İbre Çeşmesi yoluna koyulurlardı. Hele Ramazan ayı geldi mi,  İftarda soğuk su içmek isteyenler akşama yakın İbre Çeşmesi önünde kuyruk olurlardı.

Zamanla İbre çeşmesi binası yıkılmaya yüz tutunca çeşme yakınlarında oturan Dr. Aziz Perkün’ün büyük katkıları ile çeşmenin haziresi yapıldı ve pınardan buraya kadar künklerle su getirildi. Akşehir Belediye Başkanlarından Mustafa Şarlak bütün çeşme sularını şehir şebekesine bağlatınca Dr. Aziz Perkün bizzat kendi katkılarıyla yaptırılan İbre Çeşmesini, yoksul aileler parasız su kullansın diye ana şebekeye bağlatmadı ve çeşmenin suyu azaldığı dönemlerde de arkadaki mahzeninde zaman zaman kurban kestirdiği bilinir. 

1960’lı yıllarda Hıdırlığa gezmeye faytonlarla gidenler İbre Çeşmesi önünde atları durdurup kana kana bu çeşmeden su içmekteydiler. Her evin çeşmesinden su aksa bile Akşehirlilerin ezelden gelen bir alışkanlıkla İbreden içmek için su alma adetleri devam etmektedir.  Akşehirliler, Akşehir’e gelen konukları bu sudan içirmeden bırakmazlar.

İbre Çeşmesinin tarihi yapısı yakın zamanlarda Akşehir Belediyesi tarafından yeniden restore edilmiştir.