Kıraat; okuma, demektir. Kıraathane; Müşterilerin okumaları için gazete ve dergi bulundurulan geniş, temiz ve iyi döşenmiş kahvehane.
Kahvehane, kısaca kahve veya kıraathane olarak da adlandırılır. Geçmişte kahvehanelere “kıraathane” de denirdi. “Kıraat” okumak “hane” ise ev anlamına gelmektedir. Kıraathane ise 'okuma evi' olarak tarif edilebilir.
Akşehir’de kentin ortasında bu kıraathane de genellikle oyun oynanan, gazete ve kitap okunan dergi okunan bir kahveydi.
Kıraathanelerde sohbet vardı, muhabbet vardı, insanlar haberleri birbirlerinden öğrenirdi. Kimin oğlu veya kızı üniversite sınavını kazanmış, akşam aşağı mahallede kavga mı olmuş, kimin kızı evlenecek, kimin oğlu kavgaya karışmış mahallede ne olup bitmiş daha çok şehrin ortasındaki bu kıraathaneden öğrenilirdi.
Şehrin ortasındaki bu kıraathanenin arkaya açılan bir kapısı da vardı ki ağaçlar içerisinde küçük bir bahçeydi,
Sonra okuma alışkanlığı azaldı. Kitaplara ayrılan kitaplıklar kayboldu. Şehrin ortasındaki Kıraathanede artık daha çok okey taşlarının sesleri duyulmaya başlandı. Televizyonların yaygınlaşması ile muhabbetlerin yerini masalarda duyulan okey taşı sesleri, al kızı ver papazı sesleri duyulur oldu.
Şehrin ortasındaki kıraathane kaybolmuşsa da sokaklarını adımlarken kahvehanenin çay kokusu çeker sizi. Her ne kadar günümüzde şehrin ortasında kahvehane olmasa da çayın kokusu sarar sizi.
Şehrin ortasındaki bu kıraathaneyi şimdi kaç kişi hatırlar? Küçük tahtadan bir iki basamaklı bir merdiveni vardı. İki adım sonra sizi kocaman kahve içi beklerdi. Tahtadan ahşap sandalyeleri ve masaları vardı. Sonra eski cam çerçevelerin önünde küçük bir kaldırım. Önüne masa sandalye atılıp oturulmazdı, fakat kocaman cam çerçevelerinin önüne oturanlar Anıt Alanını ve Saray Sineması’nın kapısını ve film afişlerini çok rahat görürler, film başlamasına erken gelenler tahta masalarında film başlayıncaya kadar bir el okey çevirirlerdi.
Zamanla her şey değişti. Önce okuma alışkanlığını yitirdik. Sonra o güzelim kıraathane kültürünü. Demli çaylar değişik adlar altında sunuma konuldu. İnce belli bardaklarda içilen çaylar kendilerini karton bardakta buldular. Poşet çay diye bir şey çıktı. Sonra çayın soğuğu filan.
Şehrin ortasındaki kıraathane kayboldu gitti,
Zaman değişti, mekanlar öyle, fakat hâlâ içimizde şehrin ortasındaki kıraathanenin demli çayının kokusu ve özlemi saklı.
Bu kıraathane belki kapandı, fakat geçmişin o güzel kıraathanesinin buram buram kokan çayı o kıraathaneyi, dostluğu, muhabbeti unutturmadı….