Kişi yaşlandıkça çok sayıda anı biriktiriyor, bunları özellikle yeni nesillere aktarmak istiyor. Ama onu değerlendirecek, alıp kullanacak veya bilgi dağarcığına ekleyecek kişileri bulamıyor. Çoğu zaman ciddiye bile alınmıyor. Konuşursa dinlenmiyor, yazarsa okunmuyor.

Bu devirde herkes her şeyi sizden iyi biliyor. Bu gerçekler varken ve hava çok sıcakken; daha uzun aralıklarla yazar oldum.

Bugün Akşehir sellerini yazacağım. Dikkat çeksin diye aktüel bir başlık attım, inşallah sonuna kadar okursunuz.

AKŞEHİR SELLERİ

Ya gözümle görmeli, içinde yaşamalı ya da yüreğimde hissetmeliyim…

Yaşım biraz küçüktü ama son büyük Akşehir sellerinin içinde, az kenarında yaşadım.

Coğrafi özellikleri, dağları, vadileri ve buralardan toplanıp gelen akarsuları tarih boyunca devam etmiştir. Bu nedenle şehrimizin tamamı sek birikintisi topraklardan oluşur. Tarihte akıp giden çok sayıda medeniyetin kalıntıları bu nedenle yoktur. Ya yıkılıp gitmiş veya toprak altında görünmez olmuştur.

Aralıkla açılan inşaat çukurları; Başoğlu İş Merkezi, Aliosman Küçük Çarşısı, Akşehir Lisesi binalarına ait zeminlerde örneklerini gördük. Lise zemininde 7-8 metre derinde mezarlar vardı. Üzeri kum ve çakıl ile doluydu. Diğer ikisinde binlerce yıllık tarihi kalıntılar vardı. Yani üzerlerini sel felaketleri kapatmıştı.

***

Evimiz çaya 100 metre kadar uzaktı. Yaşım çok küçüktü ama akan o korkunç su kitlesinin, yuvarlanan devasa taşların, sürüklenen ağaç köklerinin korkunç seslerini üzerime yorganı çekerek dinledim.

Sokağımıza büyükler sapla, samanla, çuvalla ilkel barikatlar kurdular. İnsanlar öldü, çok sayıda hayvan telef oldu. Koca Köyceğiz Mahallesi sel sularına karıştı. Oluşan kum, çakıl, taş ve ağaç kökleri aylarca süren çabalar sonucunda açıldı. Çıkan malzeme çayın iki kenarına yığıldı.

Bugünkü Gülmece Parkı, A.K.M., Kızılay Aşevi civarı oyun alanlarımızdı. Çayın bir kenarı molozlardan yükselen dağlarla! öte yanı ağaç kütükleriyle, 2-3 metre çapında kayalarla doldu. Yüzme havuzumuz, parkımız gitti. Yaşamımız zindan oldu.

Oyunlarımız artık o mini dağları fethetme savaşları! kütükler arasındaki saklambaç oyunlarıydı…

Aradan geçen 60-65 yılda büyük ölçekli yeni bir sel felaketi yaşamadık. Bu, yenilerinin gelmeyeceğini göstermez çünkü bu süreç zaman içinde bir hiçtir. Hele şu içinde olduğumuz küresel ısınma dönemi neler getirir? bilmek için falcı olmak gerekmez.

Sel gerçeğimiz bu 60 yıl içinde zaman zaman yöneticilerin aklına gelse de alınan önlemlerin çoğu gülünç ve hatta saçma sapandır. Yeniden gelen su kitleleri bunların cevabını verir. Şimdi de beton duvarlar diktiler.

Yeni yapılar için dere yatağının en az elli metre uzağında olmalı kuralına rağmen ruhsatlar verilmiş ve hatta devlet planlamasında olan A.K.M., Gülmece Parkı ve kafeteryası “Tabiat Varlıklarını Koruma” ilkelerine rağmen çayın dibine yapılmıştır.

Bunu vatandaşa yaptırmazlar ama “Anamı seven kadı, kimi kime şikayet edeyim?” örneğindeki gibi yapan devletin uzantısı belediyeler olunca kimsenin sesi çıkmıyor.

Ama sel geliyor, çok yakında mutlaka onunla buluşacağız. Ne kadar etkili olacak? Şehrin hangi mahallelerini alıp götürecek? Bunu bilmek için şehrin topografyasını yorumlamak yeterlidir. Eski Cezaevi alanına da yeni yapılar bekleriz. “Akıl akıl!... Gel peşime takıl.”