Yaşam bu işte! Kahvaltılıklarla birlikte çaydanlıklar, çay bardakları, hatta hazır açılıp kapanan sandalyeler ve masalar. Bir Pazar günün var yaşayacaksın, anılarda kalacak. Kaykayları ile elektrikli bisikletleri ile gelen gençler, Sabahın henüz sekiz buçuk dokuz arası. Her iki parkın etrafında da araçlar doldurmaya başlıyor, biraz ilerde araçlara park yerleri yapılmış, yol ikiye ayrılmış, tertemiz dağ havası, çam kokusu ve kuş cıvıltıları arasındasın. Akşehirli yer kapma telaşında. Yaşamadan anlaşılmaz güzellikler. Yeşilliklerin üzerine halısını sereni mi ararsın, kilim sereni mi? Minder getirip oturanı mı? Portatif sandalyelerini, masalarını açıp oturanları mı ararsınız. Dağların eteklerine kurulmuş bu parkta doğum günü kutlayanı mı? Gençleri görüyorum. Balonları getirmişler, oturdukları yeri süslemişler. İnanmayacaksınız sabah saat dokuz olmadı. Kuş cıvıltıları geliyor ağaçlardan. Çaylar bardaklara doldurulmaya başlandı bile. Gençler, çocuklar, aileler. Hele birkaç saat daha geçsin parkta oturacak yer bulunmayacak. Güneş kendisini göstermeye başladı. Bu arada da Hıdırlık’ta misafirlerini ağırlamaya başladı ki araçlar yokuşa doğru tırmanmaya başladı bile. Çocuklar kahvaltı için hazırlanan sofralara çağırmayla bile gelmediler. Anneleri ellerinden tutarak oyunun başından gelmeyen çocukları sofra başlarına zorda olsa getirdiler.
Parkta boş bir sandalyeye oturdum. Yoğun ve stresli geçen bir haftanın yorgunluğu vardı üzerimde. Akşehir’in her parkının güzelliğinde olduğu gibi Selçuklu Parkı’nın güzelliği bir başka güzellikte, insanın ailesi ile dinlenebileceği, eğlenebileceği hem bedeninin hem de ruhunu dinlendireceği eşsiz güzellikte bir park. Tertemiz dağlardan gelen çam kokuları, her bir ağacının adeta kuş yuvasına döndüğü bir park. Hıdırlık’ından gelen esinti. Doğa ile iç içe aile ile dinlenebileceğiz huzur park.
Sonra oturduğum banktan kalktım, Biraz ötede bir çocuk kaykayı ile kayıyor, bir çocuk babası koşturuyor, yine bir çocuğa annesi bisiklete binmesini öğretiyor, gençler yürüyüş yolunda yürüyor, kamelyaların çoğu dolmuş vaziyette, kalan birkaç kamelya da saat ona gelmeden dolacak durumda misafirlerini bekliyor.
Yeşilliklere kilim açarak oturan üç dört aile kahvaltısını yapıyordu. Zaman ilerledikçe Selçuklu Parkı dolmaya başladı. Yürüyüşe çıkan gençler, çocuklar, yaşlılar hepsi de kendi aralarında kendi öykülerinde. Her aile kendi pazar dinlencesini yaşıyor.
Selçuklu Parkı – bence huzur park- güvenliği açısından da gelen Akşehirlilere 7/24 güvenli kameralarla gözleniyordu ki huzurlu bir ortamın sağlanması için güvenli. Öğleye doğru dolan parkta adım atılacak yer kalmıyor, ikindine ve akşama doğru “bu parkta oturacak yer buldum, arabamı koyacak otoparkında yer buldum” diyenin bulunmayacağı bir park oluyordu. Akşam serinliğinde ve gecenin ilerleyen saatlerinde de park adeta dinlenmek için çok güzel bir alandı. Sıcaklığın Akşehir’de kırk dereceleri gösterdiği Temmuz sıcağında artık evlere girilmiyordu.
Akşamüzeri evden dinlenmek için Selçuklu Parkı’na gidecekti, öyle karar aldı, fakat burada bir eksiklik hissediyordu. Her zaman misafiri eksik olmayan bu parka yazlık bir sinemada kurulabilir hiç yoksa bir pazar akşamları yazlık sinema burada oynatılabilir, hatta sinema olmazsa da büyük bir ekranda film gösterimi de olabilir, diye düşündü, bu bir nostalji, bu bir geçmişin güzelliğine geri dönüştü.
Çok büyük bir parktı burası. Şehrin Hıdırlık Tepesi’nin altında, Yeni yapılmıştı, birkaç yıl olmuş muydu? Belediyenin yaptırdığı güzel bir park. Dinlence yeri. Güzel sağlam kamelyalar, tepenin eteklerine düşünülmüş dinlence yerleri. Çamlar, ağaçlar, yeşillikler, İnsan böyle bir yerde akşamın serinliğinde bir kamelyanın altında otursa, çam kokularını içine çekse, kuş cıvıltıları içerisinde kalsa, haftanın sıkıntısını atsa o ferahlığı bir hissetse üzerinde diye düşündü.
Öğlenin sıcağı şehre çökmüş, değil parka, çarşıya çıkmak, insanın ihtiyacı olmasa ekmek almaya bakkala çıkası yok ya saate bir baktı, dört olmuş, “hava biraz daha serinlesin parka gideceğim” diye düşündü. (27/07/2025-Akşehir)