Mezarlıklar, bulundukları bölgenin uygarlık düzeyinden tutun da o bölgede yaşayan insanların yaşam tarzlarına kadar önemli bilgiler vermektedir. Özelikle şehrimizde bulunan Roma dönemi, Selçuklu ve Osmanlı Mezar taşları incelendiğinde; kişinin yaşam tarzları, ne iş yaptığı gibi pek çok unsur taşların üzerine kimi zaman kabartma haline getirilmiş, kimi zaman da çizilip resmedilmiştir. (Bu konu ile ilgili çalışmalarımız Tarih Sayfalarında Akşehir adlı sosyal medya hesabımızda uzun uzun işlenmiştir.)

Şehrimizde muhtelif binaların temel taşlarında, atıl vaziyette bulunan mezar taşları, çeşitli zamanlarda Akşehir’e gelen tarihçiler tarafından incelenmiş, ne anlam ifade ettiği üzerine tezler ve kitaplar yazılmıştır. Tarih boyunca var olan Akşehir’de zaman içerisinde pek çok mezarlıklar oluşmuş ve çeşitli ölü gömme merasimleri de yapılmıştır. Örneğin Hititler döneminde Akşehir’de yaşayanlar; ölülerini yakarak, küllerini de urne kaplarına doldurarak gömü yapmışlardır. Urne kapları yakın zamanlarda Atakent Mahallesi’nde ve Sivrici Höyüğü yakınlarında bulunmuştur. Antik Roma döneminde ise ölümden sonraki hayata inanılmış, ölüler eşyaları ile gömülmüştür.

Antik dönemde çeşitli ölü gömme şekilleri vardır. Bunlar, bütünü ile gömme, ölü yakma ve mumyalama şeklinde görülmüştür. Antik dönemde insanlar, ölmek üzere olan kişinin yanına toplanır ve en yakın akrabası ona son bir öpücük verirdi. Bu öpücüğün son nefes ile birlikte bedeni terk eden ruhu yakalayacağına inanılırdı. Yine aynı akraba, ölen kişinin gözlerini kapatır ve diğer tüm yakınları onun adını söyler, onun gömülme veya yakılma süreci boyunca devam edecek ağıtlar yakmaya başlarlardı. Bu dönemde bir sonraki aşama ise bedeni yataktan almak ve yere koymak, sonra da cesedi yıkamak ve yağlamaktı. Daha sonra bedene bir kıyafet giydirilir, başına bir çelenk takılır ve Charon teknesinde gerekli ödemeyi yapabilmesi için ölünün ağzına metal bir para konurdu. En son olarak beden bir yatağın üzerine yerleştirilirdi. Cesedin gömülme alanına akrabaları, arkadaşları ve diğer davet edilen insanlar tarafından götürülmesi, en olağan uygulama idi ve insanlar cenaze merasiminde siyah renkli elbiseler giyerlerdi. Akşehir’de Antik dönemde bu uygulamalar yapılmış idi.

Akşehir’de yaşayan azınlıkların ölü defin işlemleri 3 safhadan oluşmaktaydı. Bu safhalar; ev düzeni, kilise düzen ve mezarlık düzenidir. Bunun yanı sıra da mezarlık dönüşü teselli ayini icra edilmekteydi. Akşehir’de yaşayan azınlıklardan biri öldüğünde; cenazeye papaz ve vaftiz ailesi çağrılır, akabinde de üzüntülerini belirtmek ve yardımcı olmak için ölü evi komşular tarafından ziyaret edilirdi. Daha sonra cenaze, usullere göre hazırlanarak tabuta konularak ilahiler eşliğinde kiliseye taşınırdı. Defin işlemlerinden sonra mezar başında ayin yapılırdı. Kişinin ölümünden sonra da 2. ve 3. gün ölü evinde törenler yapılır ve ilahiler okunurdu. Cenaze sahipleri kiliseye giderek yiyecek dağıtırlardı. Son olarak yine 3. gün papaz, ölünün yakın akrabalarından birkaç kişiyi alarak mezarlığa gider ve ölen kişinin mezarını tütsülerdi.

AKŞEHİRLİLERİN ORTA ASYA KÜLTÜRÜNDEN GETİRDİKLER ÖLÜ GÖMME ADETLERİ

Akşehir’de yaşayan Türklerde ise Orta Asya’dan getirdikleri ölü gömme adetleri ve merasimleri vardır. İslamiyet’ten önce Türklerin yaptığı ölü merasimlerine yoğ adı verilirdi. Yoğ; ölü aşı, aş ve matem anlamına gelmektedir. Göktürk kitabelerinde Kül-Tigin yazıtının kuzeydoğu cephesinde Kültigin’in ölümü ile ilgili olarak şunlar yazılmıştır: “Kültigin koyun yılının 17. gününde uçamağa vardı. Dokuzuncu ay 17. günde yas töreni tertip ettik.”

Kitabeden de anlaşılacağı üzere; Kültigin’in ölümünün ardından gelen 17. günde bir yas töreni yapılmıştır. Bu gelenek günümüz Akşehir’inde ölünün 40 ve 52. gününde anılması ve ardından dualar okunması ile benzerlik gösterir. Dede Korkut hikayelerinde ise hikayenin kahramanı olan Oğuz’un, “Aşımı veriniz” diyerek, kendisinin ölümünden sonra yakınlarına bu konuda vasiyet verdiği görülür. Günümüz Akşehir’inde ise ölen kişinin ardından cenaze sahipleri, cenazeye katılanlara yemekler ikram ederler. Akabinde, kişinin ölümü üzerinde geçen 7, 40 ve 52. günlerinde, ölen kişinin ruhu için dualar edilir ve Kur’an-ı Kerim okunur. Ölümün 7. gününde ise halk arasında bişi denilen ekmekler yapılarak dağıtılır. Yine Orta Asya Türk geleneklerinden olan, ölü evinde gece ışığın yanık bırakılması, yakınlarının sabaha değin uyanık kalması adeti devam etmektedir.

KUYUD-U VAKFİYE DEFTERLERİNDE AKŞEHİR’DE KAYITLI OLAN AKŞEHİR MEZARLIKLARI

Kuyud-u Vakfiye Defterlerine göre Akşehir’de kayıtlı olan mezarlık ve alanları şunlardır:

YARENLER MEZARLIĞI: Bu mezarlık günümüzde, Askeri Deponun bulunduğu noktadan başlar. D-300 Karayoluna kadar gitmektedir. Öyle ki son zamanlarda, Askeri Depo altına inşa edilen bazı evlerin temel kazımlarında zaman zaman mezar taşları çıkmıştır ve çıkmaya da devam edecektir. Askeri Depo altında kalan ve Belediye Evleri diye adlandırılan alanın temellerin kazılması sırasında, Roma dönemine ait çok sayıda stel bulunmuştur. Bunların pek çoğu koruma altına alınmıştır. Bu mezarlıkta gerek Roma dönemi izleri, gerekse de Selçuklu mezar başlıklarına rastlanılmıştır. Bu mezarlık Kuyud-u Vakfiye defterlerinde 140 dönüm olarak kayıt edilmiştir. Buradan çıkartılan Roma dönemine ait pek çok stel ile ilgili çalışmalarımız, Tarih Sayfalarında Akşehir adlı sosyal medya hesabımızda yayımlanmıştır.

NASREDDİN HOCA MEZARLIĞI: Günümüzde defin işlemlerinin yapılmaya devam ettiği mezarlıktır. Mezarlık içerisinde, Selçuklu dönemi ve Osmanlı dönemine ait pek çok mezar taşı bulunmaktadır. Kimi taşlar mezarlık içinde atıl vaziyettedir. Vakıf defterine göre mezarlık 80 dönümdür. Nasreddin Hoca’nın Türbesi de bu mezarlıktadır. Aynı zamanda Akşehir’in yetiştirmiş olduğu pek çok kıymetli insan bu mezarlıkta gömülüdür. Geçtiğimiz yıllarda buradan çıkartılan Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait çok kıymetli mezar başlıkları bir araya getirilmiş ve Mezarlık çıkışında sergiye sunulmuştur.

HIZIRLIK MEZARLIĞI: Kapı tarafında, yaklaşık 45 dönümlük bir mezarlıktı. 1936 yılında mezarlık bozularak yerine park yapılmıştır. Burada Osmanlı-Selçuklu mezar taşlarının yanı sıra Roma dönemine ait pek çok mezar steli bulunmuştur.

BAHAR SULTAN MEZARLIĞI: Kızılca Mahallesi’ndedir. Mahalle mezarlığı olarak kullanılmıştır. Daha sonra bozularak arsa haline getirilmiştir. Bu mezarlıktan geriye iki mezar kalmıştır. Bu mezarların başına iki mermer dikilerek Bahaddin Sultan ve Bahar Sultan yazılmıştır. Akşehirli şair Haki, bu kişileri; “Bahar Sultan yâd eyle kim oldur erenlerin şahı / ihata eylemiş sular, temaşa eyle ol mahi / varup anda karar etsen safadır cana vallahi” mısraları ile övmüştür.

İĞDELİK MEZARLIĞI: Akşehir Kadısı Mehmet Efendi’nin de kabrinin bulunduğu mezarlıktır. Mezarlık içerisinde Selçuklu dönemine ait mezar taşları vardır.

ŞEYH EYÜP MEZARLIĞI: Akşehir halkı tarafından Yağlı Dede olarak da bilinen Türbenin etrafındaki mezarlıktır. Burada Selçuklu dönemine ait birkaç mezar taşı kalmıştır.

ÇIĞRIK MEZARLIĞI: Kileci Mahallesi’nde Hasan Paşa Camii’nin güney cephesindedir. Bu mezarlıkta Akşehir’in yetiştirmiş olduğu ünlü bilim adamı Şeyh Nasuh’un da kabri vardır. Bu sebeple de bu mezarlık Şeyh Nasuh Mezarlığı olarak adlandırılmıştır. Zaman içerisinde mezarlık bozulmuştur.

ERMENİ MEZARLIĞI: Taş Medrese ve Taş Eserler Müzesi’nin güney kısmına bakan yerdedir. Daha önceleri burada bir Ermeni kilisesi var idi. Kilisenin bahçesi de mezarlığa çevrilmişti. Bu mezarlık ve kilise günümüze ulaşamamıştır. Osmanlı arşivlerinde Altunkalem Mahallesi’nde bulunan bu kilise için; Akşehir yöneticilerinin ve Ermeni cemaatinden bazı kimselerin, dönemin İçişleri Bakanlığı’na dilekçe vererek tamirat yapılması istenmiştir.

SULTANDAĞLARI’NDA BULUNAN YÖRÜK MEZARLIKLARI: Akşehir ve çevresi, konargöçer Yörüklerin de geçiş merkezlerinden biri olmuştur. Sultandağları’nda küçük ve büyükbaş hayvanlarını otlatan Yörük obaları, her yıl düzenli olarak aynı istikamette göç ederlerdi. Bu göç yollarında vefat edenleri de Sultandağı’nda bazı noktalara gömmüşler ve başlarına mezarların kaybolmaması için birer taş dikmişlerdir. Bu mezarlıklar, Akşehir ilçe merkezine yaklaşık 9 km uzaklıkta bulunan Vişneli Deresinin yataklarında, Demirlik mevkiinde bulunmaktadır.

Akşehir’de bu mezarlıkların dışında; Kileci Mescidi Mezarlığı, Şeyh Yunus Mezarlığı, Ulu Cami Mezarlığı, Seyyid Mahmud Hayrani Mezarlığı (Bu mezarlıkta Selçuklu dönemine ait pek çok mezarlık vardı. 1931 senesinde Türbe çevresi çocuk parkına çevrilmiştir. Mezar taşları da müzeye kaldırılmıştır.), Taceddin Mezarlığı, Kazan Dede Mezarlığı, Hacı Hamza Mezarlığı, Kerpiçlik Mezarlığı, Sinaneddin Dede Mezarlığı, Hasan Paşa Camii Mezarlığı, Köyceğiz Mezarlığı ve Mesut Paşa Mezarlığı vardır.

Kaynakçalar: avys.omu.edu.tr Antik çağda ölü gömme merasimleri, Muharrem Bayar Akşehir Tarihi, Rıfkı Melül Meriç Akşehir Türbe ve Mezarları. Fikriyat-Anadolu’da ölü gömme merasimleri.

Not 1: Yörük mezarlıklarının fotoğraflarını şahsıma ileten ve bu mezarlar hakkında bilgi veren Bayram Çini’ye teşekkür ederim.

Not 2: Urne kapları hakkında bilgi veren Akşehir Müzesi eski Müdürü Ömer Faruk Türkan ve Ustam Mehmet Koç’a teşekkür ederim.