Bu yıl 53.’sünü düzenlediğimiz Nasreddin Hoca’yı Anma ve Mizah Günleri’nin son gününde Akşehir Kültür Merkezi’nde insanı heyecanlandıran ve yüreklerimize su serpen bir takım gelişmeler oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katıldığı programda adeta Akşehirin gür bir sesi Ankara semalarında yankılandı.

Nasreddin Hoca’nın okullarda bir ders olarak okutulmasından, adına bir akademi kurulmasından tutun, belki de uluslararası bir festivale daha ev sahipliği yapmanın temelleri atıldı burada. Bakın, Bakan Günay dedi:

“Nasreddin Hoca, bizim düşünce dünyamızda çocuk edebiyatında kaldı biraz. Nasreddin Hoca, 'Parayı veren düdüğü çalar' gibi sanki çocukların anlayabileceği mizah öykülerini anlatan bir kişi gibi biraz çocuksulaştırıldı. Ben tam tersini düşünüyorum. Nasreddin Hoca bence çocuk edebiyatında tabii kalmalı ama daha yukarılarda, liselerde, hatta üniversitelerde bir felsefe ustası olarak okutulmalıdır. Dünya üniversitelerinde Nasreddin Hoca üzerine yapılmış çok ciddi araştırmalar var. Ne yazık ki; onlarla kıyaslayabileceğimiz ölçüde, bilimsel değerde Türkiye üniversitelerinde bir Nasreddin Hoca külliyatı oluşmuş değil.

Nasreddin Hoca'nın sadece bir mizah ustası değil, esprili bir cami hocası değil, aynı zamanda bir mutasavvıf, bir din bilgini, mütefekkir. Nasreddin Hoca'nın anlattıkları, bizim gülerek dinlediğimiz birçok şey aslında ağlanacak halimizdir. O, bizim ağalanacak halimize gülmeyi öğreten, hayatın en acımasız tarafına güler yüzle bakmayı öğreten insandır'' dedi. Nasreddin Hoca'nın ‘Parayı veren düdüğü çalar’ hikayesinin sadece bir çocuk hikayesi olmadığını, hayatın maddiyatçı yüzünü anlatan bir gerçek olduğunu, ‘kazan’ hikayesinin de çifte standartçı anlayışı anlattığını belirten Günay: “Bence Nasreddin Hoca artık üniversitelerde okutulmalıdır. Buradan çağrı yapmak istiyorum. Milli Eğitim Bakanı'na da buradan çağrı yapmak istiyorum; Nasreddin Hoca'yı üniversitelerde felsefe kürsülerinden ciddi bir mutasavvıf ve mütefekkir olarak okutmanın bence artık 21. yüzyılda zamanı gelmiştir. Bu vesileyle bu çağrıyı yüksek sesle, altını çizerek ilgililere duyurmak istiyorum" sözleri Akşehirlinin mütercimliğini yapmış ve yıllardır özlenen sözler bir bakanın ağzından sakıt olmuştur. İnşallah Milli Eğitim Bakanı da bu sese ve seslere kulak verip gereğini yapar.

 

Sinema dalında Entel Köy Efe Köy'e Karşı adlı filmi ile altın eşek ödülü alan Yüksel Aksu ve Komedi Tiyatroları dalında 'Bu Para Başka Para' isimli oyunu ile altın eşek ödülü alan Cengiz Küçükayvaz’ın Bakan Günay’ın karşısında dile getirdikleri öneriler sanki Akşehir’in sesi Akşehirlininin avazıydı. Her ikisine de canı gönülden teşekkürler. Bakanın karşısına geçip de “Madem burası Gülmecenin Başkenti, madem burası Dünyanın Ortası; Akşehir’de neden bir “Uluslararası Dünya Mizah Festivali” düzenlenmesin? Bakanım bu işe var mısın, destekliyor musun?” çıkışlarına karşı Bakan’dan ve Başkan’dan söz almaları Nasreddin Hoca’yı Anma ve Mizah Günleri’nin finaline oldukça yakıştı.

 

Nasreddin Hoca’yı Anma ve Mizah Günlerinde Nasreddin Hocamızı, konferanslarında akademisyenler Selami Şimşek ve Zülfikar Bayraktar,  eğitimci- şair ve yazar Mustafa Özçelik Beyler tüm yönleriyle anlattılar. O güzel anlatımları keşke tüm Akşehirliler izleyebilse ve idrak edebilselerdi.

Başkan Oğul’un Arasta ve tarihi evler konusunda Bakan Günay’dan istekleri ve Bakanın da olumlu sinyaller vermesi, Akşehir’in tarihi yerlerin birlikte gezilip görülmesi, Sn.  Baloğlu’nun ve Vali Bey’in destekleri, Mülhak Şeyh Hacı İbrahim Veli Vakfı Mütevellisi Erkök Avcıoğlu’nun Bakan’dan yurtdışında Berlin’de bulunan sandukanın Akşehir’e tekrar getirilme isteği ve Bakan’ın konunun takipçisi olduğunu belirtmesi son güne damgasını vuran olaylar Anma ve Mizah Günleri’nin bereketiydi.

İnşallah bunlar birer söz, vaat ya da temenni olarak kalmaz; iş, pratiğe, aksiyona ve aktiviteye dönüşür.