Yarım asırdan fazla zaman öncesi Öğretmen Okulu resim atelyesinde bir tablo üzerinde çalışıyorum. 

Ahşap çerçeveli, bez zeminli tuval üzerinde tamamı sıcak renklerle, sarıdan turuncuya kırmızıya oradan koyu kahveye… saatler geçmiş işin sonuna doğru geliyorum.

Yanımda arkadaşım Ahmet Dereli beliriyor.

“Napan len gomünist! Kırmızıdan başka renk yok mu? Hani mavi yeşil Allahsız!”

Dönüp uyardım; “Git başımdan başımı derde sokma.”

“Gitmiyorum. Sen git! Moskova’ya kadar yolun var. Defol git.”

Bana kimse böyle bir şey söylemezdi ama bu Ahmet; çok sevdiğim, değer verdiğim yakın arkadaşımdı. Sabrettim ama o devam etti;

“Senin gibi vatan hainlerinin bir gün hesabını göreceğiz.”

İşte burası zurnanın son deliği oldu; süratle tabloyu aldım başından aşağı geçirdim. Yere yatırıp fırçada kalan boyayı yüzüne gözüne sürdüm. Boynunda asılı patlak tablo ile kaçtı gitti…

Bu olay anılarımızdan hiç silinmedi, kalan ömrümüz boyunca hiç unutmadık. Dostluğumuza zarar vermedi. Daima birbirimize çok değer verdik.

Öğretmenlikten emekli olduktan sonra bir ara sarraf dükkanı çalıştırdı. Görüşmediğimiz gün olmadı. Son zamanlarda araya pandemi girince uzak kaldık ve dün sabah haberini aldım. Ahmet kardeşimi kaybetmiştik.

Elbette günün birinde, o veya şu nedenle bu dünyadan gidecektik. Önce O veya ben. Aslında sıra bende idi…

Dondum kaldım. Şimdi tarifsiz acılar içindeyim. Kahkahaları kulağımda, gülümsemesi gözümde duruyor…

Rahmet dilerim güzel kardeşim.

Eşine, sevgili çocukların Yasemin ve Yasin’e sabır dilerim.