Dünya Kadınlar Gününü kutlamak, sadece 8 Mart’ta bir buket çiçek alıp vermek midir ya da 14 Şubat’ta bir hediye ile eve girmek midir? Nasıl bir anlayış, nasıl bir düşüncedir ki kadına verilen değer, birkaç güne hapsedilmiş, bir iki yaldızlı cümle ile geçiştirilmiştir.

Şu anda; bağda, bahçede ya da tarlada çapa yapan bir kadın, evine bir ekmek götürmek için apartmanlarda merdiven yıkayan ya da ev temizliği yapan bir kadın için 8 Mart acaba ne anlam ifade eder ki? O kadın için 8 Mart, 7 Mart veya 9 Mart ne fark eder ki? Yurdundan yuvasından koparılmış, eşini yitirmiş, çocuğuna bir kilo mama, bir şişe su bulamayan bir Suriyeli ya da Filistinli kadın için, acaba, 8 Mart’ın ne anlamı olabilir ki?

Daha 13’ünde 14’ünde bir eşya gibi pazarlanıp koca koynuna sokulan bir kadın için 8 Mart ne anlam ifade eder ki? 70 kiloluk bir bayanın 50 kiloluk kocasından yediği dayağa 8 Mart’ta ara mı veriliyor ki? Hangi 8 Mart’ta, sözde kadın savunucuları sırf başörtüsü taktı diye üniversitenin kapısından içeri alınmayan kızlarımıza sahip çıktı ki? Hangi 8 Mart, bir şehit anasının gözyaşını dindirdi ki?

Kadın olmak yeri gelince en kutsal varlık olan ana olmak, fakat yeri gelince ezilen, sömürülen ve her şeye rağmen hayatını devam ettirmeye çalışan kişi demektir. Kadın olmak bazen küçük yaşta tarlada çalışmaktan, evlenip çoluk çocukla uğraşmaktan okuyamamak, ama bazen da okuyup ekonomik özgürlük adı altında tarumar olup gitmektir.

Kadını güzel yapan şey; ne saçı, ne vücudu, ne kaşı, ne de gözüdür. Kadını asıl güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakârlığı, karşılık beklemeden verdiği emeği, sınırsız sorumluluğu, toplumsal duyarlılığı, barışçıl olması, engin anlayışı, sadakati, kalbini de katarak kullandığı aklı ve ana olma özelliğidir.
Kadın bu kadar fedakâr iken, kadın bu kadar sorumluluk üstlenmişken, kadın saçını süpürge ederken, arzu edilen yerde olmayışı neden?
Dünyanın yükünü sırtına vurmuşken, neden bu kadar ezilir kadınlar? Asla hak etmiyor kadımız, anamız ya da bacımız; ezilmeyi, horlanmayı, yerlerde sürünmeyi! Oysaki kadın olmasa biz olmaz, kadın olmasa erkek doğmaz.

Bugün yine nutuklar atılacak, yürüyüşler yapılacak, programlar düzenlenecek. Ama kimse kalkıp da “dinimiz İslam acaba kadına nasıl bir değer vermiş, hangi hakları vermiş, kadının dinimizdeki yeri ve önemi” nedir, bakmayacak, mevzu bahis etmeyecek. Cennet’e gitmenin yolunu bile onların rızasına bağlayan bir din anlayışından kimse bahsetmeyecek. Rasulullah’ın hayatına, Ehli Beyt’in yaşantısına kimse bakmayacak. Yapılacak şey yine aynı: “Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun”

Dinimizi bilmeyen bir kimsenin İslamiyet’in kadına verdiği değerden bahsetmesi, körlerin fili tarif etmesine benzer. Körün biri, filin bacağına dokunur. Fil direk gibi der. Biri karnına dokunur, Fil duvar gibi der. Diğeri de hortumuna dokunur. Fil yılan gibi der. Görenle görmeyen bir olmadığı gibi, bilenle bilmeyen de bir olmaz. Kadın ne bir zinet eşyasıdır, ne bir metadır, ne de reklam aracı.

 Her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kardeşidir, yahut hanımı veya annesidir. Kadının bir ana, bir bacı, bir doktor, bir öğretmen yani kısacası kadının bir insan olduğunu kabullenemeyen küçük beyinler,  büyümediği müddetçe durmasın dünya, her yıl kadınlar gününü kutlasın.