Kitap fuarları öyle çoğaldı ki aldı başını gidiyor. İnsanlara okumayı sevdirmesi bakımından olumlu karşılıyoruz elbette. Yazarla, şairle tanışmak, elinden imzalı kitap almak, anı fotoğrafı çektirmek ne güzeldir. Yıllardır işin içindeyim. Eskiden sadece TÜYAP’lar vardı. Bir de özel olarak kurumlara gidilen imza günleri. Çoğunlukla okullar olurdu gidilen yerler. Belediyelerin kitap fuarı yapmak gibi düşünceleri olmazdı nedense. Ben 1980’li yıllarda çalıştığım İzmir Özel Türk Koleji’nde kitap fuarı düzenlemiştim. Çoğu kişi karşı gelmişti buna. Oysa nasıl da ilgi görmüştü.

Isparta Kitap Fuarı’nın 3.’süne severek, isteyerek gidiyordum. Daha önceki fuarlarda da güller diyarında bulunmuştuk. Daha birinci fuarda bu işin mayasının tuttuğunun göstermişti. Bu yılki elbette ki daha bir farklı oldu. Fuar daha bir güzelleşmişti. Fuarı düzenleyen arkadaşlar, belediye yetkilileri daha özenerek işe kollarını sıvamışlardı.

Kitap fuarlarını hakkını vererek yaptıktan sonra ne denebilir ki? Bir ara da şenlikler çoğalmıştı. Çoğu evlere şenlikti bunların. Kitap fuarları ben yaptım oldu, demekle olmaz. Üç dört matbaa yazarı, birkaç afişle iş olmaz. Çoğu yerde bunlar yapılıyor, davet de ediyorlar. Orada meze niyetine kullanacaklar bizleri. Hayır diyoruz.

Isparta Kitap Fuarını üçüncü yılında daha bir oturmuş, benimsenmiş olarak gördüm. Isparta halkı da benimsemiş, fuarı kabul etmişti. Her zaman dolu olması bunun göstergesiydi. Ülkemizin ne kadar ünlenmiş, sevilen, kabul gören yazarları, şairleri varsa davetliydi. Fuardan söz edilince çoğu sanatçı arkadaşımız severek geliyordu. Dolu dolu geçen on günlük fuardan herkes memnun, mutluydu.

Isparta Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın’ı ayrıca kutlamak gerekiyor ki her fırsatta kutladım. Fuardaki konuklarını yalnız bırakmadı. Laf olsun diye, yasak savmak için gelmiyordu. Fuarın bir yanına lokanta hizmeti gören bir bölümü de yaptırmayı unutmamıştı. Ayrılırken de kentin ünlü gülünden ürünler, camdan gül biçimde plaketi kendi elleriyle sundu. Seneye daha güzelini gerçekleştireceğiz, demeyi de ihmal etmedi. Fuara katkı sunan üç kitap sevdalısı arkadaşımız, işlerinin uzmanıydılar. Ülkemizin köklü yayınevlerinin çalışanı, sorumlusu Selami Dinlerer, Yalçın Bertay, Ramazan Kurtaran, kitap fuarının nasıl yapılması gerektiğini gösterdiler. Kitap sevdalısı bu üç arkadaşıma ne kadar teşekkür etsem azdır. Zor bir işin altından kalkmayı deneyimleriyle başardılar.

Isparta’da yine can dostum, eşsiz insan Nil Pröttel’le birlikteydik. Fuardan kalan zamanda epey de dolaştık. Isparta’nın gezilebilecek yerlerini gezdik.

Isparta Kitap Fuarı kapanacağı gün çoğu kişide hafif bir ayrılığın sızısı vardı yüreklerde. Çok az fuarda olur bu duygu. Çoğu kez bitsin de gidelim yargısı egemendir kişilerde. Isparta’da böyle olmadı. Fuarı güzelleştiren kuşkusuz başta Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın’dı. Belediye Kültür Müdürü İrfan Veli Kayacan, meclis üyeleri, danışmanlar, tüm belediye çalışanlarıydı. Herkes taşın altına elini sokmuş, model alınacak bir fuar ortaya çıkmıştı. Emeği geçenlere bin teşekkür etmek de bizim görevimdi. Ah bir de üniversiteli gençler gelselerdi, ne güzel olurdu…

Yapılan yerel seçim sonucunda Belediye Başkanı Yusuf Ziya Günaydın seçimi kaybetti. Yaptıklarıyla her zaman gönüllerde yaşayacaktı. Yeni seçilen Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’e başarılar diliyorum. Oturmuş, benimsenmiş kitap fuarı aynı güzelliklerle sürecektir…

SENİRKENT KİTAP GÜNLERİ SÜPRİZİ

Isparta’nın küçük ilçesi. Fuar zamanı Milli Eğitim Müdürlüğü’nün katkısıyla ilçede bir kitap fuarı düzenlemişti. Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Turaç Isparta’ya gelerek bizlerle konuştu, fuara davet etti. Kitaplarımızı yayınevinden önceden alarak ilçeye götürdü. Bizler Fehime Özdemir arkadaşımla birlikte gidecektik. Kaç yıllık eğitimci dostum, arkadaşım Fehime Öğretmenin çok güzel yeni kitapları çıkmıştı.

Senirkent’e yola çıktık. Coğrafya dersinde okuduklarımız gözümün önünde canlanarak yol alıyorduk. Elma diyarındaydık. Senirkent’in de üzümü meşhurmuş. Anneler bebeklerine emzik yerine tülbende sarılı üzüm kurusu verirlermiş. Yöre insanının zeki, akıllı olmasını buna bağlıyorlar. Bembeyaz karla kaplı dağlar sürekli bizlere yoldaşlık ettiler. Güneş ışınları vurunca oluşan parlaklık gözümüzü alıyordu.

İlçeye vardığımızda Milli Eğitim Müdürümüz Hüseyin Turaç bizleri önce yemeğe davet etti. Konukseverlik böyle olmalıydı. Sonra okullara gittik. Fehime Özdemir öğretmenimle Cumhuriyet İlkokulu’nda imzada olacaktık. Sınıflarda kısa söyleşilerimizden çocuklar, öğretmenler çok mutlu olmuştu. Okul Müdürü Havva Bilgiç bizlerle yakından ilgilendi. Hüseyin Turaç Müdürümüz de bizlere eşlik etti. Gerçekte mutlu olanlar bizlerdik. Fehime Öğretmenimin mutluluğuna özellikle tanık oldum. İmza masasının önünde dizilen yüzlerce çocuk, sevgili öğretmenimin yüzünde bir çiçek bahçesi oluşturmuştu. Milli Eğitim Müdürümüz gül ürünlerinden oluşan armağanları verirken ne diyeceğimizi bilemiyorduk.

Her gittiğimiz kitap fuarlarında hep şunu önerirdim; Fuara gelemeyenlerin ayağına gidelim. Bunu Bartın’da, Ereğli’de, Edirne’de, Merzifon’da çok güzel başarmıştık.

Herkes müdür, müsteşar, daha üst mevkilerde görev yapabilir. Önemli olan kimsenin düşünmediğini düşünmektir. Hüseyin Turaç Müdürümü birkaç kez kutladım. Buradan da yine yürekten kutluyorum. Hangi makam, mevkide olursanız olun; önemli olan yaratıcılıktır, kimsenin yapamadığını göze almaktır. Müdürüme bin selam olsun…